ABD Temsilciler Meclisi’nin dün 1915 olaylarını Ermenilere karşı yapılmış bir “soykırım” olarak niteleyen ve Barış Pınarı Harekâtı dolayısıyla Türkiye’ye karşı yeni yaptırımlar uygulanmasını öngören iki karar tasarısını kabul etmesi konusunda eski Devlet, Millî Savunma ve Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, aşağıdaki yazılı açıklamayı yaptı:
“Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı devam ederken 1915 yılında Çarlık Rusya’sının kışkırtmasıyla Doğu Anadolu’da ayaklanan Ermenilerin ihanetine ve bölgedeki mezalimine karşı cephe gerisi bir önlem olarak kendi toprakları üzerinde uyguladığı tehcir (zorunlu göç), yollarda hastalık ve çete baskınları nedeniyle bazı insan kayıpları olmakla birlikte, –9 Aralık 1948 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Hakkında Sözleşme (m. 2) ile 26.9.2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda tanımlandığı gibi (m. 76/1)– “millî, etnik, ırkî veya dinî bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla” işlenmiş fiiller anlamında ‘soykırım’ olarak nitelenemez. Tehcirde böyle bir amaç izlenmemiştir. Tehcir sırasında kusurlu görülen yöneticiler yargılanmış ve bir bölümü idam gibi hak etmedikleri cezalara çarptırılmıştır.
ABD ise, tarihinde yüzyıllar önce Bering Boğazı’ndan geçerek Amerika Kıtasına gelmiş olan Asya kökenli yerlilere, –genel kullanımlı terimle– Kızılderililere karşı çeşitli sürgün ve katliam eylemleri gerçekleştirmiş bir devlettir. Bunların içinde 29 Aralık 1890 tarihinde 7. Süvari Alayı tarafından gerçekleştirilen ‘Wounded Knee Creek’ (Yaralı Diz Deresi) katliamı en çok sözü edilendir. Bu katliamda erkek, kadın, çocuk 200 Kızılderili öldürülmüştür. Bu tür eylemlerle zamanla sayıları azalan Kızılderililer, ancak 1924’te çıkarılan ‘The Indian Citizenship Act’ (Kızılderili Vatandaşlık Kanunu) ile ABD’de doğan yerliler olarak yurttaşlık kapsamına alındı; 1934’te çıkarılan ‘The Indian Reorganization Act’ (Kızılderili Yeniden Düzenleme Kanunu) ile kendilerine özyönetim hakkı tanındı. Bugün bile bir hayli azalmış nüfuslarıyla Amerika’nın en verimsiz topraklarında yaşamaktadırlar.
Kendi ülkelerinde durum böyle olduğu hâlde; ABD Temsilciler Meclisi’nin, 1915’te Osmanlı Devleti’nde I. Dünya Savaşı koşullarında yapılmış bir uygulamayı, tarihî gerçekleri çarpıtarak ‘soykırım’ olarak niteleyen bir karar alması, sadece oradaki Ermeni lobisini memnun etmeye yönelik bir harekettir. Zayıf bir olasılık da olsa, bu kararın Senato’dan geçmeyeceğini ummak isteriz. Çünkü bir karar, toplumlar arasında kin ve nefret tohumlarının ekilmesinden başka hiçbir işe yaramayacaktır. Türkiye’nin Ermenistan’la iyi komşuluk ilişkilerinin gelişmesini de olumsuz etkileyecektir.
Temsilciler Meclisi’nin Türkiye’nin terörist saldırılarına karşı Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesi çerçevesinde meşru savunma hakkını kullanarak gerçekleştirdiği ve şu sırada durmuş bulunan Barış Pınarı Harekâtı dolayısıyla bir- takım yaptırımlar uygulanmasına karar vermesi de, NATO üyesi iki ülke arasındaki ittifakla bağdaşmayan, –‘düşmanca’ dememek için kullanılabilecek bir ifade ile– dostluktan uzak bir davranıştır. Bu, ABD Başkanı Trump’ın daha önce Türkiye’ye karşı uygulanan yaptırımların kaldırıldığı şeklindeki açıklamasını da hükümsüz hâle getiren bir karardır. Eğer bu karar, Senato’dan da geçerse Türkiye’nin de karşı yaptırımlar uygulaması, bu arada İncirlik’teki Amerikan üssünün kapatılarak Türk Silâhlı Kuvvetlerince devralınması kaçınılmaz hâle gelecektir.