Advert

TÜRK "HAYATA DÖNÜŞ OPERASYONU HAKKINDA ZÜLFÜ LİVANELİ’NİN İDDİASI"

Prof. Dr. Türk: "Zülfü Livaneli ile ne telefonla, ne yüz yüze herhangi bir görüşmem olmadı. Benimle ‘bizzat’ konuştuğu, benim Başbakan Ecevit’le görüşüp cezaevlerinde operasyon yapılmaması konusunda ret cevabını bildirdiğim iddiası, tamamıyla kendisinin hayal ürünüdür."

TÜRK
TÜRK Admin

Prof. Dr. Türk:

“Zülfü Livaneli ile ne telefonla, ne yüz yüze herhangi bir görüşmem olmadı. Benimle ‘bizzat’ konuştuğu, benim Başbakan Ecevit’le görüşüp cezaevlerinde operasyon yapılmaması konusunda ret cevabını bildirdiğim iddiası, tamamıyla kendisinin hayal ürünüdür.

Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde insan onuruna ve evrensel standartlara uygun tutukluluk ve infaz koşullarını gerçekleştirmek, bu kurumlardaki uygulamaları yargı ve sivil toplum  denetimine açmak,  hükümlü ve tutukluların zamanlarını spor, eğitim ve meslekî çalışmalarla değerlendirmelerine olanak vermek üzere 2001 ve 2002 yıllarında bir dizi kanun çıkarıldı. Bu düzenlemelerle bir ceza infaz kurumları ve tutukevleri  reformu  gerçekleştirilmiştir.”

Sanatçı ve yazar  Zülfü Livaneli’nin  19 Aralık 2019 günü twitter hesabından yaptığı açıklamada kendisinin 19 yıl önce cezaevlerinde devam etmekte olan ölüm oruçları dolayısıyla kan dökülmemesi için dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile “bizzat” konuştuğunu, Türk’ün “Başbakanla konuşayım” dediğini, yarım saat sonra ret cevabı geldiğini, çünkü operasyona karar verilmiş olduğunu, 1996’daki ölüm oruçlarında tutukluların Refah Partisi Hükümetine kabul ettirebildikleri isteklerini Ecevit Hükümetinin  kabul etmediğini, 19 Aralık 2000 günü “hayata dönüş” adı altında bir  katliam yapıldığını iddia eden sözleri üzerine eski Adalet Bakanı Prof. Dr.  Hikmet Sami Türk, aşağıdaki açıklamayı yaptı:

“20 Ekim 2000 günü cezaevlerinde hükümlü ve tutukluların koğuş sisteminden oda sistemine geçilmesine yönelik F tipi cezaevleri uygulamasının iptali, F tipi mimarisinin en az 20 kişilik mekânlarla değiştirilmesi, Terörle Mücadele Kanunu’nun sadece F tipi cezaevleri ile ilgili 16. maddesinin değil, çeşitli maddelerinin yürürlükten kaldırılması, Sağlık, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları arasındaki Üçlü Protokolün iptali, DGM’lerin kaldırılması, cezaevlerindeki uygulamaları denetleyecek izleme komiteleri kurulması gibi istemlerle açlık grevi şeklinde başlattıkları eylem, 19 Kasım 2000 tarihinden itibaren ölüm orucuna dönüştürüldü. Bu eylemlerin can kaybına meydan vermeksizin sona erdirilmesi için ilgili bakanlık ve kuruluşlarca çeşitli girişimlerde bulunuldu. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeleri, aralarında Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli, Can Dündar ve Oral Çalışlar’ın da bulunduğu bir grup yazar, 9 Aralık 2000 günü  Bayrampaşa Cezaevini ziyaret ederek hükümlü ve tutuklularla görüştü. Fakat bu görüşmelerden ve diğer girişimlerden bir olumlu bir sonuç alınamadı.

Benim Zülfü Livaneli ile ne telefonla, ne yüz yüze herhangi bir görüşmem olmadı. Benimle ‘bizzat’ konuştuğu, benim Başbakan Ecevit’le görüşüp cezaevlerinde operasyon yapılmaması konusunda ret cevabını bildirdiğim iddiası, tamamıyla kendisinin hayal ürünüdür. Daha önce de dile getirdiği, tarafımdan yalanlanan bir iddiayı tekrar öne sürmesi, herhâlde o süreçte kendisine özel bir yer  ayırmak istemesindendir. Ama yukarıda adları verilen yazarlar arasında yer almasından başka özel bir konumu yoktur.  

Açlık grevleri ve ölüm oruçlarında 60. günden sonra ölümlerin başlayacağı, o süreçte  doktorlar tarafından  ifade edilmiştir. Bu sürenin sonunda  yaşamsal bir zorunluk olarak  19-22 Aralık 2000 günleri 20 cezaevinde eş zamanlı olarak yürütülen, bazı cezaevlerinde birkaç saat, bazı cezaevlerinde dört gün süren Hayata Dönüş Operasyonu, ölüm oruçlarının can kaybına meydan vermeden sona erdirilmesi amacına yönelik, cezaevlerinin güvenliğinden sorumlu jandarma tarafından yapılan bir genel arama idi. Ne yazık ki, bazı cezaevlerinde DHKP-C koğuşlarında silâhlı direnişle karşılaşılması sonucunda çıkan çatışmalarda 2 jandarma eri şehit olmuş, 30 hükümlü ve tutuklu hayatını kaybetmiştir. Bunlar arasında ölüm oruçlarının arkasındaki adı geçen terör örgütünün  talimatı doğrultusunda kendilerini yakan hükümlü ve tutuklular da vardır. Bu ölümler, hepimizi derin üzüntüye boğmuştur.

Daha önce 7 Aralık 2000 günü TBMM Genel Kurulunda DSP İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı’nın yaptığı gündem dışı konuşmaya verdiğim cevapta cezaevlerindeki eylemler, bu eylemlerin hedefindeki F  tipi cezaevleri ve bunların açılması için yeterli hukukî altyapının oluşturulması için hazırlanan yasa tasarıları hakkında bilgi verdim. 9 Aralık 2000 günü Adalet Bakanlığında yaptığım ve televizyonlarda canlı yayınlanan basın toplantısında F tipi cezaevlerinin toplumsal duyarlıklar, infaz kurumlarına yöneltilen eleştiriler ve onlarla ilgili öneriler göz önünde bulundurularak evrensel standartlara uygun olarak değerlendirileceğini; bu değerlendirmenin ilgili kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının, özellikle Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipler Birliği ve Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nin de katılımı sağlanarak yapılacağını; F tipi cezaevleri konusunda bir toplumsal mutabakata ulaşmak, bu cezaevlerinde hiç kimsenin kaygı duymayacağı bir ortam yaratmak istediğimizi belirttim.

Bu doğrultuda ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde insan onuruna ve evrensel standartlara uygun tutukluluk ve infaz koşullarını gerçekleştirmek, bu kurumlardaki uygulamaları yargı ve sivil toplum  denetimine açmak,  hükümlü ve tutukluların zamanlarını spor, eğitim ve meslekî çalışmalarla değerlendirmelerine olanak vermek üzere 2001 ve 2002 yıllarında bir dizi kanun çıkarıldı. Özellikle Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun,  Ceza İnfaz Kurumları ile İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile  … Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, İnfaz Hâkimliği Kanunu, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu,   Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu ve bunlarla ilgili yönetmelikler çıkarıldı; Ceza İnfaz Kurumları ve Tevkifevlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzük’te değişiklik yapılarak hükümlü ve tutuklulara yakınlarıyla telefonla konuşma olanağı getirildi. Bütün bu düzenlemelerle bir ceza infaz kurumları ve tutukevleri  reformu  gerçekleştirilmiştir.”

Hikmet Sami Türk
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500