SÜRPRİZ YENİ ANAYASA

“Eğer şimdi farklı bir hukuk düzeni ve devlet yapılanmasına geçebilmek için Anayasa’nın Devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri ve Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti ile ilgili ilk üç maddesi hakkındaki değiştirme yasağından kurtulmanın yolu olarak içinde bu hükümler bulunmayan yeni bir Anayasa yapmak düşünülüyorsa; bu yol bir çıkmaz sokaktır; böyle bir düşünce vahim bir yanılgıdır. İlk üç maddesinde değişmez nitelikteki butemel ilkeleri belirten 1982 Anayasası’nı % 91.27 oranında bir katılım ve % 91.37 oranında ‘kabul’ oyuyla kabul etmiş olan Türk Milleti, onlara yer vermeyecek veya onları etkisiz hâle getirecek bir yeni Anayasayı asla kabul etmez.”

SÜRPRİZ YENİ ANAYASA
SÜRPRİZ YENİ ANAYASA BafraHaber

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamalar arasında söylediği “Türkiye’nin tekrar yeni anayasayı tartışmasının vakti gelmiştir. … Cumhur İttifakındaki ortağımızla bir anlayış birliğine varmamız hâlinde önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz.” sözleri üzerine eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, yazılı bir açıklama yaptı:

“Sultan II. Abdülhamit’in 1876’da bir fermanla Türkiye’nin ilk yazılı ana-yasası olan Kanun-i Esasî’yi ilân etmesinden bu yana 145 yıl geçti. Cumhurbaşkanı böyle bir konumda değildir. Anayasa koyucu, Türkiye Büyük  Millet Meclisi ve halk-oylaması yoluyla Türk Milletidir. Cumhurbaşkanının bu süreçteki yetkisi, yapılacak Anayasa değişikliğine ilişkin kanunu Anayasa’nın 175. maddesinde öngörülen olasılıklar içinde yayımlamak, gerek görürse bir daha görüşülmek üzere Meclis’e geri göndermek ve halkoyuna sunmaktır. Yapılacak Anayasa değişikliği konusunda Meclis’e talimat verme yetkisi yoktur.

Yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda 2017 yılında 6771 sayılı Kanun’la yapılan, parlâmenter sistemden Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olarak adlandırılan rejim değişikliği niteliğinde bir tek adam yönetimi getiren şimdiye kadarki en kapsamlı değişiklikten sonra geride Anayasa’nın 4. maddesi uyarınca ilk üç maddedeki ‘Değiştirilemeyecek hükümler’ kaldı. Eğer şimdi farklı bir hukuk düzeni ve devlet yapılanmasına geçebilmek için bu maddelerle ilgili değiştirme yasağından kurtulmanın yolu olarak içinde bu hükümler bulunmayan yeni bir  Anayasa yapmak düşünülüyorsa; hemen söyleyelim ki, bu yol bir çıkmaz sokaktır; böyle bir düşünce vahim bir yanılgıdır.Cumhurbaşkanının  dünkü açıklaması tam bir sürpriz olmuştur.

Türkiye Devletinin şeklini Cumhuriyet olarak belirleyen 1., TürkiyeCumhu-riyetinin‘insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti’ niteliklerini sıralayan 2. ve Türkiye Devletinin ‘ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün’ olduğunu, resmî dilinin Türkçe, bayrağının ‘beyaz ay yıldızlı al bayrak’, millî marşının ‘İstiklâl Marşı’, başkentinin Ankara olduğunu belirten hükümler,  Türkiye Devletinin anayasal temelleri niteliğindedir. Bunlara yer vermeyecek yeni bir anayasa yapmak olanağı yoktur. Çünkü yeni bir anayasa yapmak da, Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki hükümlere tâbidir. Bunlar arasında ilk üç maddedeki ‘Değiştirilemeyecek hükümler’ de vardır.

Buna rağmen böyle bir yeni anayasa  AKP milletvekillerince parti disiplini içinde önerilse bile, 2017 değişikliğini destekleyen MHP tarafından kabulü zayıf bir olasılıktır. Kaldı ki iki partinin şu andaki toplam milletvekili  sayısı(AKP 289 +  MHP 48  = 337), Anayasa değişikliği veya yeni biranayasa için gerekli TBMM üye tamsayısının  3/5 çoğunluğu olan 360 milletvekili sayısının altındadır. Yeni bir Anayasa için Meclis’teki siyasî partiler arasında daha geniş bir uzlaşmanın sağlanması gerekir.   

Bu sağlansa bileilk üç maddesinde Devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri ve Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti ile ilgilideğişmez nitelikteki temel  ilkeleribelirten 1982  Anayasası’nı %  91.27 oranında bir katılım ve % 91.37 oranında ‘kabul’ oyuyla kabul etmiş olan Türk Milleti, onlara yer vermeyecek veya onları etkisiz hâle getirecek bir yeni Anayasayı asla kabul etmez.”

 

HİKMET SAMİ TÜRK