Prof. TÜRK "DİYANET İŞLERİ BAŞKANI’NIN İNANÇ ANLAYIŞI"

Prof. TÜRK "Prof. Dr. Ali Erbaş’ın görevini, Osmanlı Devletinin bir şeyhülislâmı olmadığını, sadece genel idare içinde yer alan, lâiklik ilkesi doğrultusunda çalışması gereken bir Cumhuriyet kurumunun başkanı olduğunu unutmadan Anayasa ve Kuruluş Kanunu ile çizilen sınırlar içinde yapması gerekir.

Prof. TÜRK
Prof. TÜRK Admin
Prof. Dr. Türk: “İkinci kez Diyanet İşleri Başkanlığına atanan Prof. Dr. Ali Erbaş’ın görevini, Osmanlı Devletinin bir şeyhülislâmı olmadığını, sadece genel idare içinde yer alan, lâiklik ilkesi doğrultusunda çalışması gereken bir Cumhuriyet kurumunun başkanı olduğunu unutmadan Anayasa ve Kuruluş Kanunu ile çizilen sınırlar içinde yapması gerekir. Bunların dışına çıkması, Başkanlığa ve Türkiye’ye hiçbir yarar sağlamayacağı gibi zarar da verecektir.” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 17 Eylül 2021 tarih ve 31601 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 16 Eylül 2021 tarih ve 2021/464 sayılı Kararıyla “Diyanet İşleri Başkanlığına 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2, 3 ve 7 nci maddeleri gereğince Prof. Dr. Ali Erbaş yeniden atanmıştır.” Bu vesile eski Devlet, Millî Savunma ve Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, söz konusu atama ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Erbaş’ın 5 Eylül 2021 günü Aksaray’da Önder İmam Hatipliler Derneği’nce düzenlenen 18. İmam Hatipliler Kurultayı’nda yaptığı konuşmada söylediği “İnanç, sokakta olmasın, şehirde olmasın ve insanın içinde olsun gibi bir anlayış var. İnsan ile Allah arasında olsun, evine ve ticaretine, siyasetine, adaletine yansımasın diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar.” sözleri hakkında yazılı bir değerlendirme yaptı: “Atama Kararında yasal dayanak olarak gösterilen, 10 Temmuz 2018 tarih ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, ‘Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ başlığını taşımaktadır. Atama usulü, Karar-name’nin 3. maddesinde, Kararname kapsamındaki kadrolar ekli (I) sayılı cetvelde gösterilmiştir. 3 sayfalık bu cetvelin ilk sırasında ‘Diyanet İşleri Başkanı’ yer almaktadır. Bu sıra, Diyanet İşleri Başkanlığı görevine verilen önemi belirten bir gösterge niteliğindedir. Böyle bir göreve daha önce yaptığı bazı ziyaret ve konuşmalar nedeniyle çok eleştirilmiş bir kimsenin ikinci kez atanması, bu hareketlerin onaylanması anlamına gelmesi bakımından dikkat çekicidir. Prof. Dr. Erbaş’ın 18. İmam Hatipliler Kurultayı’nda yaptığı konuşma ise, açık bir şeriat isteğidir. Dinî temellere dayanan, fakat doğrudan doğruya inançla ilgili olmayan hukuk kuralları bütünü olan şeriat, bugün de Türkiye’de yürürlükte olsaydı halifelik, şeyhülislâmlık devam edecek; erkekler, 4 kadınla evlenebilecek; kadınlar mirastan erkeklerin aldıkları payın yarısı kadar pay alabilecek; fıkıh hükümlerine göre hüküm verecek şer’iye mahkemelerinde ancak iki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına denk olacaktı. 1.500 yıl öncesinin anlayışına göre konmuş olan, Tanrı buyruğu olarak kabul edildikleri için değiştirmek olanağı bulunmayan kurallara göre bir 21. yüzyıl toplumunu yönetmek olanağı var mıdır? Anayasa’mızın 2 ve 4. maddelerine göre; Türkiye Cumhuriyetinin değiştiri-lemeyecek nitelikleri arasında bulunan lâiklik, devlet ve toplum düzeninin, hukuk sisteminin bu nitelikteki din temelli kurallara değil; insanlar tarafından çağın, ülkenin ve toplumun gereksinmelerine göre konulan, zaman içinde değişen gereksinmelere ve koşullara göre yine insanlar tarafından değiştirilebilen kurallara dayandığı sistemdir. Bu sistem içinde din ve vicdan özgürlüğü de güvence altına alınmıştır. Anayasa’nı 24. maddesinde belirtildiği gibi; ‘Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. … Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.’ (f. I, V). Anayasa’nın 136. maddesine göre de; ‘Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.’ Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın 18. İmam Hatipliler Kurultayı’nda yaptığı konuşma, yalnız Anayasa’nın 2 ve 24. maddeleriyle değil, lâiklik ilkesini başında bulunduğu kurum bakımından özellikle vurgulayan 136. maddesi ile de çelişmektedir. Kaldı ki, 22 Haziran 1965 tarih ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesine göre; ‘İslâm Dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere, Başbakanlığa (şimdi Cumhurbaşkanlığına) bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.’ (f. I). Aynı Kanun’un 3. maddesi uyarınca ‘Başkanlığın en üst amiri olan Diyanet İşleri Başkanı, Başkanlığı temsil eder. Başkan, din hizmetlerinin etkin ve verimli sunulması için gerekli tedbirleri alır.’ (f. I c. 1-2). İkinci kez Diyanet İşleri Başkanlığına atanan Prof. Dr. Erbaş’ın görevini, Osmanlı Devletinin bir şeyhülislâmı olmadığını, sadece genel idare içinde yer alan, lâiklik ilkesi doğrultusunda çalışması gereken bir Cumhuriyet kurumunun başkanı olduğunu unutmadan Anayasa ve Kuruluş Kanunu ile çizilen sınırlar içinde yapması gerekir. Bunların dışına çıkması, Başkanlığa ve Türkiye’ye hiçbir yarar sağlamayacağı gibi zarar da verecektir.”
Türk