Prof. Dr. Mustafa Çağatay Tufan’ın Nükleer Enerji Sunumu

Prof. Dr. Mustafa Çağatay Tufan, Bafra Atatürk Anadolu Lisesi'nde Nükleer Enerji Sunumu gerçelşetirdi.

Prof. Dr. Mustafa Çağatay Tufan’ın Nükleer Enerji Sunumu
Prof. Dr. Mustafa Çağatay Tufan’ın Nükleer Enerji Sunumu BafraHaber

Okul sitesinden yapılan konuyla ilgili açıklama şöyle :
" Samsun 19 Mayıs Üniversitesi (OMÜ ) Fen Fakültesi; Fizik Bölümü Radyolojik
Bilimler Anabilim Dalı Başkanı, Sayın Prof. Dr. Mustafa Çağatay Tufan, okulumuz
öğrencilerine nükleer enerji ile ilgili bilgilendirme sunumu yaptı.
Okulumuza teşriflerinden dolayı kendisine teşekkür ederiz.
Hocamızla iletişim kurup, okulumuza davet edilmesinde emeği geçen 10/C sınıfı
öğrencimiz Derman Cepe’ye de ayrıca teşekkür ederiz."
Haber : Oktay ZERRİN- Bafra

NÜKLEER ENERJİ NE İŞE YARAR ? Kaynak: https://enerji.gov.tr/bilgi-merkezi-
enerji-nukleer-enerji

Nükleer enerji, 1789 yılında Uranyum’un keşfi ile başlayan ve 1934 yılında atomun
parçalanması ile devam eden süreçte politikacılar, bilim insanları ve sanayicilerin
gündemine girmiştir. Diğer birçok teknolojik gelişmede olduğu gibi önce askeri ve
savunma amaçlı başlayan çalışmalar daha sonra ticari olarak devam etmiştir.
Birçok ülke nükleer enerjiden faydalanılması yönünde yoğun çalışmalar
gerçekleştirmiş, bu çalışmaların neticesinde atomların parçalanması sonucu açığa
çıkan ısı enerjisini elektrik enerjisine dönüştürecek sistemler geliştirilmiştir. Bu
sistemler, diğer bir deyişle nükleer santraller, nükleer enerjinin güvenli, kontrollü ve
sürdürülebilir bir şekilde elde edilmesini sağlamaktadır.
Nükleer santrallerin kurulumu 1970’li yılların başındaki petrol krizi ile birlikte
hızlandı. Petrol ve diğer hidrokarbon kaynaklarına sahip olmayan ülkeler, bu
kaynaklara olan bağımlılıklarını azaltmak ve enerji arz güvenliklerini temin etmek
için nükleer santrallere yöneldiler. Nükleer santraller tüm dünyada hızlı bir şekilde
işletmeye alınırken, 1979 yılında ABD’de yaşanan Three Mile Island (TMI) ve 1986
yılında Sovyet Rusya’da (bugün Ukrayna sınırları içinde) yaşanan Çernobil
kazaları ile görece bir yavaşlama olsa da nükleer santraller tüm dünyada
kurulmaya devam etti.
Bu kazalardan çıkarılan dersler ışığında “nükleer güvenlik kültürü” kavramı
gündeme geldi. Tüm dünyada daha güvenli nükleer santrallerin kurulması ve
işletilmesi için hem idari hem de teknik açıdan gelişimler yaşandı. Bir yandan
nükleer alanda düzenleme ve denetleme yapacak kurumlar kurularak yürütülen
faaliyetlerin takibi ve kontrolü yapılmaya başlandı; diğer yandan daha güvenli
malzeme, takım ve sistemlerin üretimi için yeni teknik, teknoloji, standardizasyon
ve kalite sistemleri geliştirildi.
Nükleer santraller sahip oldukları kendilerine has özelliklerden dolayı ülkelerin
tercih ettiği bir enerji kaynağı olagelmiştir. Çevreyi, toplumu ve gelecek nesilleri
göz önüne alan güvenilir, güvenli, rekabetçi, sürdürülebilir ve erişilebilir enerji

kaynaklarına olan ihtiyaç, diğer alternatiflere göre nükleer santralleri ön plana
çıkarmaktadır.
Nükleer santraller, işletme sırasında karbon salımı yapmazlar. Bu nedenle son
yıllarda gündeme gelen ve etkisi yakından hissedilen iklim krizi ile mücadelede
nükleer santrallerin katkısı çok önemlidir. Küresel iklim kriziyle mücadele için 196
ülke tarafından imzalanan Paris İklim Anlaşması’na taraf olan ülkemiz, 7 Ekim
2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı ile onaylamış ve Ulusal Katkı Beyanı’nda
ülkemizin 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi ilan edilmiştir. Nükleer santraller,
enerji arzını sürdürülebilir bir şekilde sağlar iken karbon salımı yapmaması ile bu
hedefe ulaşılması yolunda kullanılması elzem olan önemli bir enerji kaynağıdır. Bu
özelliği nükleer enerjiyi diğer alternatif enerji kaynaklarına göre tüm dünyada ön
plana çıkarmaktadır. İlaveten nükleer santrallerin birim elektrik üretimi başına
kurulum alanı diğer tüm santrallere göre oldukça küçüktür. Bu nedenle tarım,
yerleşim ve doğal hayata etkisi diğer seçeneklere göre daha azdır.
Nükleer santraller meteorolojik şartlardan etkilenmeden 7 gün 24 saat güvenli bir
şekilde elektrik üretimi gerçekleştirir. Elektrik birim maliyet fiyatlandırmasında,
nükleer yakıtın maliyeti toplam maliyet içinde çok düşüktür. Dolayısı ile yakıt
fiyatlarında yaşanacak dalgalanmalar, elektrik üretim maliyetlerini etkilemez.
Ayrıca nükleer yakıtın hammaddesi uranyum dünyada farklı coğrafyalara
yayılmıştır.
Nükleer santraller, sahip oldukları güvenlik sistemleri ile doğal radyasyonun
sadece %1’i kadar bir etkiye sahiptir. Bu nedenle nükleer santrallerin etrafında
yapılan tarım, balıkçılık ve turizm faaliyetleri ve civarda yaşayan halk bu durumdan
etkilenmez. Paris, Londra, New York gibi dünyanın en önemli turizm ve yerleşim
merkezlerinin yanı başındaki nükleer santraller onlarca yıldır işletmededir.
Yaklaşık 70 yıllık süre içinde yaşanan tecrübeler, iyi örnekler ve gelişen teknoloji
ile birlikte günümüzde kurulan nükleer santraller 3 (+) nesil olarak anılmaktadır.
Dışarıdan insan müdahalesi olmaksızın 72 saat boyunca soğutma, uçak
çarpmalarına karşı koruma, pasif güvenlik sistemleri, dijital kontrol odaları,
modüler ekipman ve sistem tasarımları vb. gibi birçok önemli gelişme nükleer
santrallerin daha güvenli bir tasarıma sahip olmalarını sağlamıştır.
Temmuz 2023 itibariyle, 31 ülkede 410 nükleer reaktör işletmede, 17 ülkede 57
adet nükleer reaktör de inşa halindedir. Nükleer santrallerde üretilen elektrik dünya
elektrik arzının yaklaşık %10’una denk gelmektedir. Ülke bazında bakılırsa Fransa
elektrik talebinin %63’ünü, Slovakya %59’unu, Macaristan yaklaşık %47’sini,
Belçika yaklaşık %46’sını, Güney Kore %30’unu ve ABD %18’ini nükleer enerjiden
karşılamaktadır.
İnşa halindeki nükleer reaktörlerin 21’i Çin’de, 8’i Hindistan’da, 4’ü ise
Türkiye’dedir. Bunun yanında Rusya’da 3, Güney Kore’de 3, Birleşik Arap
Emirlikleri, ABD ve Fransa’da 1 nükleer reaktör inşa halindedir.
Fukuşima kazasının yaşandığı ülke olan Japonya, kaza sonrası tüm nükleer
santrallerini güncellenen güvenlik standartlarına göre denetlemek için geçici süre
ile durdurmuş durumdaydı. Ancak geçen süre zarfında güvenlik şartları sağlanan

reaktörler işletmeye alınmıştır. 2021 yılı sonu itibariyle Japonya’da 10 reaktör faal
olarak elektrik üretmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Arasında Akkuyu
Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin
Anlaşma’nın 12 Mayıs 2010 tarihinde imzalanması, ülkemizin yarım asırlık nükleer
güç santrali kurma hedefi açısından son derece önemli bir kilometre taşı olmuştur.
Anlaşmanın imzalanmasını takiben 13 Aralık 2010 tarihinde Proje Şirketi kurulmuş
ve çalışmalara başlanmıştır. Geçtiğimiz süre zarfında, 1 Aralık 2014 tarihinde
Çevre ve Şehircilik Bakanlığından ÇED Olumlu kararı, 15 Haziran 2017 tarihinde
de EPDK’dan elektrik üretim lisansı alınmıştır. 3 Mart 2017 tarihinde ilk ünite için
inşaat lisansı başvurusunda bulunulmuş ve 19 Ekim 2017 tarihinde alınan sınırlı
çalışma izni ile sahada nükleer güvenlikle ilgili olmayan yapıların inşaat faaliyetleri
başlamıştır.
2 Nisan 2018 tarihinde ilk ünite için inşaat lisansının verilmesiyle birlikte ilk
ünitenin reaktör binasının inşası da başlamıştır. Benzer şekilde ikinci ünite için
yürütülen çalışmalarda, 30 Kasım 2018’de sınırlı çalışma izni alınmış ve 26
Ağustos 2019’da ikinci üniteye de inşaat lisansı verilmiştir. İkinci ünitenin temeli 8
Nisan 2020 tarihinde atılmıştır. Proje Şirketi, 28 Mart 2019’da üçüncü ünite için ve
12 Mayıs 2020 tarihinde de dördüncü ünite için inşaat lisansı başvurusunda
bulunmuştur. 13 Kasım 2020 tarihinde üçüncü ünitenin inşaat lisansı verilmiş olup
10 Mart 2021 tarihinde de temeli atılmıştır. 28 Ekim 2021 tarihinde Nükleer
Düzenleme Kurumu (NDK) tarafından dördüncü ünite için de lisans verilmesiyle
dört ünite de inşa aşamasına gelmiştir. Böylelikle Akkuyu NGS sahası Dünya’nın
en büyük nükleer santral inşaatı haline gelmiştir.
Nükleer güç santrallerini, sadece elektrik üretim tesisleri olarak değerlendirmemek
gerekir. Yaklaşık 550 bin parçadan oluşan nükleer santral projesi, diğer sektörlere
de sağlayacağı dinamizmle ve istihdam imkânıyla birlikte ülkemiz sanayisine
önemli derecede katma değer sunacaktır.
Bunun yanında, Akkuyu Nükleer A.Ş. tarafından Rusya'ya nükleer enerji
mühendisliği eğitimine toplam 317 Türk öğrenci gönderilmiştir. Bu öğrencilerden
291’i eğitimlerini tamamlayarak projede çalışmaya başlamıştır. Buna ek olarak, 71
Türk öğrenci de yüksek lisans eğitimi amacıyla Rusya’ya gönderilmiştir. Ayrıca,
MEB tarafından yürütülen YLSY bursu kapsamında ülkemizin çeşitli kurumlarında
çalışmak üzere şimdiye dek yaklaşık 500 öğrenci de Dünya’nın en iyi
üniversitelerinde eğitim görmeleri amacıyla yurtdışına gönderilmiştir.

https://bafraaal.meb.k12.tr/icerikler/prof-dr-mustafa-cagatay-tufanin-nukleer-enerji- sunumu_15198382.html

Prof. Dr. Mustafa Çağatay Tufan’ın Nükleer Enerji Sunumu