Papatyanın her bir yaprağını papatya falı için koparmak yerine bembeyaz yapraklarını gülsuyuna batır. Yalnızken çekirdek çitleyip, sessizliği yırtarak meydan okumak ister miydin? Bir tabak günebakan çiçeğinin çekirdeklerini vaktin varsa kendi elinle topla, kafasını silkeleyip onu tuzsuz haliyle yemeyi dene bir de.
Çayının içine bisküvi batırıp bandıra bandıra yemeği sever misin? Mis kokulu bebe bisküvisi yahut uzun bisküviyle sıcacık bir içeceğe bandırmak ne enfes olur. Hangimiz sevmez ki bandıra bandıra yemeyi. Çocukluktan kalma bu alışkanlığını yirmi, otuz, elli yahut doksanlı yaşlarında da olsan dene ve azıcık şımart kendini. İnsanlar ne der diye takma etrafı. Bırak da içindeki çocuk varsın şımarsın da hiç büyümesin. Tazecik yumurtayı ateşteki zeytinyağında gezindirip içine azıcık süt ve kekik katarak hayalini üret bir de. Banarak ve elle yemenin keyfi Tiksinmeyen, damak zevkiyle sana eşlik edip nazını kaldırabilen bir tanecik arkadaşın varsa bir de, değmesinler keyfine. Bandıra bandıra yumurta yemek ve öyle bir yemek ki beş parmağın da zeytinyağına doymalı.
İnsanlar pek çok şeyi öğrenmişler; kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi. Fakat çok basit bir şeyi öğrenememişler: kardeş gibi yaşamayı. (Martin Luther King). Güzel bir söz buldunsa, gel de benim gibi sıcağı sıcağına paylaş. İnsan gibi yaşayıp içindeki genç ruhu öldürmeden mutlu olabilmek en güzeli. Kıstırma sever misin? Adını ilk kez duyan büyükşehrin çocukları: Kıstırma ne demek? diye sorar şaşkın şaşkın. Siz de gülersiniz içinizden, bir Anadolu çocuğu olmanın verdiği bilmişlik hazzıyla. Hani uzun bisküvilerin arasına pembe yahut beyaz renkteki, bol pudra şekerli yumuşak lokumları kıstırıp yeriz ya. İşte iki bisküvi arasına kıstırdığımız gül kokulu, çocukluktan saf bir koku getiren o lezzetin adıdır kıstırma. Kıstır kıstır ye yolculukta, sırt çantanda. Can eriğini çatır çatır sulandırarak yemenin, kızılcığı ekşi haliyle yüzün renk değiştirene kadar tatmanın, limonu kabuğuyla yemenin, böğürtleni ağzın yüzün morarana dek yemenin şımarıklığını, inciri sütlü haliyle cildini yakana kadar yemenin tadını keşfet. Bir şiir ikram edeyim size, şairimizin güzel bir şiirinin ilk iki kıtasıyla çocukluğumuza uçalım:
UÇUN KUŞLAR UÇUN
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır.
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem;
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem;
Yaslı gelin gibi mağmum mu bilmem,
Yüce dağ başında siyah tül vardır.
.. .
Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI
Uçun kuşlar uçun, uçun balonlar uçun çocukluğumuza doğru. Balonla havalanıp seyahate çıkmak ister miydiniz? İnsan kendini bir kupa sıcak içecekle de mutlu edebilir. Çamur banyosu yapmak, yağmur altında şemsiyesiz yakalanmak ve kocaman bir yetişkin bile olsak elimizde çomakla sokağın ortasında çamurda resim çizip keyfimize keyif katmak, kirlenmiş araba arkasına: Beni yıka, yıkamazsan birazdan hortumla geliyorum. yazıp kahkaha atmak, insanları rahatsız etmemek adına tatildeki komşumuzun ziline sinsice basıp basıp kaçmak, asansörlü sosyete binalarına dalıp bir aşağı bir yukarı tüm katlara çıkıp düğmelerle oynamanın keyfiyle yorulmak ve kendinizi şımartmaya değer birçok örnek ve daha fazlası. Sessizce yanından geçerken bir dilencinin para tasına fazla para bırakmak, fırına fazladan ekmek söyleyip o ekmeği ihtiyaç sahibi komşumuzun kapısına asıp zili basarak sessizce ortadan iç huzurla kaybolmak, ayağında kundurası eskiyen bir ufaklığı azıcık kullanılmış bir sandaletle dahi mesut edebilmek bile iyilikle dolup taşan kalbinizi fazlasıyla şımartmaya değecektir.
Haydi içindeki çocuğu şımart! Çocukluk çabucak geçer de hayatın koşuşturmasında kıymetini anlayamaz insan. Türk Edebiyatı şairlerimizden birinin şiirinin ilk bendiyle şımartayım sizi:
ARMAĞAN
Bunca yıl çok ışık birikti avuçlarımda
Senin olsun
Esinlen sevgi dokuyan ellerimden
Bunca yıl şiirin, kardeşliğin, kavganın
Has bahçelerinde yarattım bu gerçeği,
Sabrım senin olsun.
Aşkım senin olsun.
.. ..
Şükran Kurdakul
Ara sıra bir şiir armağan et kendine. Minicik renkli bir kâğıda Günaydın! yazıp yatağının başucuna da iliştirebilirsin ev halkına. Minik bir notun yanında gofret yahut çikolata, o da yoksa küçük bir çiçek resmi, resmin de kötüyse kâğıdını leylak kolonyasıyla kokuya bulayıp şımartabilirsin sevdiğini. Sevimli kitap ayraçları da kitapseverleri şımartabilir. Çiçekli, böcekli, özlü sözlerle süslü el yapımı kitap ayraçları ve romanlarınızın arasında kurutup sakladığınız kır çiçekleri İnsan bazı günleri kitapların arasında saklayıp kurutmak istiyor. demiş İsmet Özel. Ne anlamlı söz, değil mi? Bazı özel günleri ölümsüzleştirip albümlerde arşivlemek bile kişiye ayrı haz verir.
Bir kitapla mutlu olmak İyi bir işi başardığınızda kendinizi çikolata yahut bir okuma kitabı, şiir defteriyle ödüllendirmek Okumanın tadına varan evlerin dört duvarı da kitaplarla süslüdür. Kendini şımartmanın yolu azıcık da okuma aşkından geçer. Bilgi edinmek için okumayın; yaşamak için okuyun. anlamlı sözü de Gustave Flauberte ait. Kaygıyı ve hüznü savurup mutluluğa yer açıp onun için ön sıralardan bilet ayırtmalı ara sıra. Yaşayarak tatmalı hayatı. İşte bir misal:
Yoklama alıyorum, sessiz olun!
Kaygı?
Burda!
Hüzün?
Burda!
Yalnızlık?
Burda!
Mutluluk?... Mutluluk?...
Cemal Süreya
Tüm negatif komşular etrafımızda, peki mutluluk nerede? MUTLULUK senin içinde ve küçük şeylerle sana tutunmak istiyor, her daim içinde. İÇİNDEKİ ÇOCUĞU ŞIMART ve ŞANS VER ÇOCUKLUĞUNA! Öyle beylik laflar ve öğütler duymaktansa yaşa gitsin doya doya. Benim en iyi arkadaşım, bana okumadığım bir kitabı verecek kişidir. diye noktalasın Abraham Lincoln. Birinin sizinle aynı yayınevinin özelliklerinden, yeni basılmış odunsu kitap kokusundan, birlikte okuduğunuz ortak bir kitaptan ve edebi bir filmden bahsederken karşınızdaki o ışıltılı insanla olan diyalog bağını ikinizden başkası analiz edemez. Elinizde bir avuç rengârenk cam ve porselen bilye ve de kocaman yemyeşil erikler Üstüne bir de candan şiir:
CAN ERİĞİ
Bir kelime buldum çın çın öter;
Adı candır.
Bir erik kopardım can dalından;
İçi can dolu,
Adı can, yaprağı can, lezzeti candır.
Bir gölge düştü önüme dedi ki:
Bir yüküm var benden ağır
Bir yüküm var beni taşır
Adı candır.
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU (Ressam Şair)
Giresunlu bir şairimizin, tablolarıyla memleketimin her bir karesini rengârenk boyalarla anlatan bir ressamımızın şiiri aklıma esiverdi. Sen de şımart kendini ve al kalemi eline. Fırça ve boya setiyle ne de güzel renklenir düşler. Kuru boyanın kâğıtta ifadesi, sulu boyayla alçı süslemenin çocukça edası, pastel boya ve mum boyalarla desenler boyamak, keçeli kalem ve guaj boyayla manzara resmi çizmek, annemizin kumaş boyası ve babamızın cam boyaları yahut dedemizin ahşap boyası ya da kardeşimizin parmak boyalarıyla ellerimizi şımartmak, ablamızın rujlarını gizlice karıştırıp küçük kardeşimizle duvarları renklendirmek
İçindeki çocuğu keşfetmeye ve kendini şımartmaya ne dersin? Aklına bir şey gelmiyorsa Bir sürü renkli bilye sakızları aynı anda ağzına at ve balon yapıp patlatarak olabildiğince keyfince şımar. Tren istasyonu yahut havaalanına yakın yerde yaşıyorsan o anda tren düdüğü çalarken, uçak havalanırken avazın çıktığı kadar o gürültüde çığlık atıp üstünde biriken stresi boşaltıp at. Yeni bir hobi edin hiç olmazsa. Yaralı bir kuşu yahut sokakta aç susuz gezen bir köpeği sahiplenip, komşundan rica ettiğin bir kök çiçeği saksına alıp yetiştirip, güneşin doğuşunu erken saatlerde bedavadan izleyip, renkli çakıl taşlarıyla balkondaki saksını süsleyip, deniz kabuklarını boyayarak parklara armağan edip, yeni bir örgü deseni yahut ahşap kutu boyamaya başlayıp, martılara denizde ekmek atıp da mutlu da olabilirsin. İşte mutluğu bedava, paradan da kıymetli hale getirmek senin elinde. İçindeki çocuğu keşfet ve kendini şımart. Düşün bakalım aklına daha nasıl güzellikler gelecek.
KONUK YAZAR