Merkez Bankası’nın bu gün politika faiz oranını yüzde 16’dan 15’e indirmesi ile ilgili olarak eski Devlet, Millî Savunma ve Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, yazılı bir açıklama yaptı:
“Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Partisinin TBMM Grup toplantısında ‘faizle ve faiz artırımı yanlıları ile mücadele edeceğini; faizin sebep, enflasyonun netice olduğunu, faiz belâsını bu milletin sırtından kaldıracaklarını’ söylemesinden sonra Merkez Bankası’nın farklı bir karar vermesi zaten beklenmiyordu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 4. maddesinde Banka’nın ‘temel amacının ‘fiyat istikrarını sağlamak’ olduğu, ‘fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin’ belirleyeceği, bu Kanun’la ‘kendisine verilen görev ve yetkileri, kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak’ yerine getireceği ve kullanacağı öngörülmekle birlikte; 10.7.2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 3 sayılı Üst Kademe Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhur-başkanlığı Kararnamesi’nin 2. maddesi uyarınca Merkez Bankası Başkan ve Yardımcıları ‘Cumhurbaşkanı kararıyla’, Para Politikası Kurulu üyeleri ‘Cumhur-başkanı onayı’ ile atandığı sürece Merkez Bankası’nın bağımsızlığından söz edilemeyeceği şimdiye kadarki uygulamadan anlaşılmaktadır. Banka’nın bağımsızlığı için bu sistemin değişmesi şarttır.
Bir süreden beri kısa aralıklarla devam eden faiz indirimleri, hatta –Cumhur-başkanının dünkü konuşmasından sonra malî piyasalarda görüldüğü gibi– faiz indirimi beklentileri, Dolar ve Avro gibi yabancı paraların değerinin yükselmesine, TL’nin değer kaybına neden olmaktadır. Bu gün de Merkez Bankası’nın faiz indirimi açıklamasından sonra Doların değeri 11 TL’nin üstüne fırlamıştır. Bu durum, aynı ölçüde vatandaşların ellerindeki para değerinin ve onunla birlikte satın alma gücünün azalmasına yol açmakta; özellikle işçi, memur, esnaf ve emekli gibi dar veya sabit gelirli vatandaşları olumsuz etkilemekte, her faiz indirimiyle yoksulluk sınırına biraz daha yaklaştırmaktadır.
Cumhurbaşkanının tutumu, ilkesel faiz karşıtlığı yanında yüksek oranlı kredi faizlerinin yatırımları ve ticareti olumsuz etkilediği düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Fakat Merkez Bankası’nca belirlenen faiz oranları, sadece yatırımlarda ve ticarî işlerde kullanılacak banka kredileri için değil, onlara kaynak oluşturacak banka mevduatı için de söz konusudur. Dolayısıyla faiz oranları her ikisini göz önünde tutan bir denge içinde, enflasyon oranının üzerinde reel faiz olarak belirlenmek zorundadır. Merkez Bankası, bu dengeyi gözetmeyen, fiyat istikrarını sağlamak göreviyle bağdaşmayan faiz indirimleriyle dar gelirli vatandaşları yoksullaştıran uygulamalardan vaz geçmelidir. Aynı biçimde Cumhurbaşkanının Merkez Bankasının bağımsız olarak belirlemesi gereken para politikasını yönlendirmekten vazgeçmesi, TL değerinin korunması bakımından zorunludur.”