YOKSULLAR KENDİ ÜLKELERİNDE DE MÜLTECİDİR
Gonca Vural

YOKSULLAR KENDİ ÜLKELERİNDE DE MÜLTECİDİR

Uzun süredir yazı yazmayı bırakmıştım hemen hemen bir yıl oldu.

Yazmak istediğiniz şeyleri istediğiniz gibi yazamadığınız zaman bırakıyorsunuz kağıdı kalemi. Fakat içiniz rahat mı ?Değil tabi ki!  Ha, yazsanız, konuşsanız, öfkelenseniz değişen ne olacak? Hiçbir şey ama karınca hikâyesi vardır hepimizin bildiği. O misal işte !Yine haksızlıklara karşı susmak bize göre değil.

Bu konuyu yazıp yazmamak için düşündüm, araştırdım biliyorum çoğumuz gibi bende başta kızdım otursunlar memleketlerinde ne işleri var geldiler ülkemize, savaşsınlar gerekirse ölsünler daha neler, neler…

    Fakat gerek haberlerde gerek sosyal medyada paylaşılan görüntüler, kaçarken ölen, denizde boğulan çocuklar, kadınlar, erkekler, kısacası insanlar… Medyayı geçtik Bafra’ da  sersefil betonlarda kucaklarında çocuklar ,gözlerinde acı, insanların merhametine sığınan, itelenen, hor görülen aşağılanan, dilenen insanlar. Özellikle kadın ve çocukları bu şekilde görmek benim insanlık onurumu, vicdanımı yerle bir ediyor. Biliyorum kızıyoruz söyleniyoruz bizim memleketimizin yok sanki yoksulu diye ama maalesef  hükümetlerin siyasal politikaları, para , güç, ne olursa yoksulu vurduğu için biraz da onların penceresinden bakmaya çalışıyorum. 

Hükümet kapılarını bu insanlara açmadı mı? Açtı. Başka ülkeler alacağı para karşılığında bu insanları satın almadı mı? Aldı .Biz zannediyoruz ki bu insanlar her türlü hakka sahip, bizim faydalandığımız her türlü imkandan faydalanıyor . İşin aslı öyle değilmiş. O kadar kavram kargaşası var ki! Kanunlar, mülteci kanunları. Yasaları  bilmediğimiz için bu insanları suçluyoruz. Başımızı kuma gömerek bu sorunu görmezden gelemeyiz, Bafra’ daki dilenmeye gelen kadınlarla konuşmaya çalıştım anlaşabildiğimiz kadarıyla sordum, cevaplamaya çalıştılar. Samsun’dan geliyorlar dilenmeye, Samsun’da mültecilerin yaşaması için kurdukları çadırlarda kalıyorlar, kışın çadırlarda soba bile yoktu düşünün, sağlık hizmetlerinden faydalanamıyorlar, çocuklar bile! Hiçbir sosyal alanda hakları falan yok, sadece karınlarını doyurabilmek hayatta kalabilmek için yaşamaya çalışıyorlar o kadar. Çünkü geldikleri ülkelerdeki mülteci hakları en erken 1,5 ,en geç 3 seneyi kapsayan bir zamanda ellerine veriliyor. O da bizim ülkemizde geçici olarak kalacakları için, gitmek istedikleri ülkelerdeki mülteci hakları bizimkinden çok daha insani hakları barındırdığı için kalmak istemiyorlar . Fakat kabul edilene kadar yasa gereği beklemek zorundalar  .

Ben de ne yapılabilirlik aşamasında yerel yönetimlerin bir şeyler yapması konusunda ısrarcıyım. Bu konuda daha önce mültecilere yerel kurslar vererek, kendi gelirlerini kazanmaları hususunda kurs veren, çocuklara eğitim veren öğretmenlerin tutuklandığını okudum basından. Bu nasıl bir anlayıştır hem ülkene alacaksın, hem ortalığa salacaksın . Ne olacak bu insanlar? Çalacak, çırpacak, dilenecek, katil de olacak, hayatta kalmak için her türlü uğraşacak ve toplum düzenini bozacak. 

Konuştuğum kadınların savaşta kocaları ölmüş, aileleri, ana  babaları ölmüş, evleri ocakları yerle bir olmuş, zaten yoksul insanlar. Düşünsenize birden bire kafanıza bombalar yağıyor, her şey alt üst oluyor. Ne kalacak yeriniz, ne aileniz, ne çalışacak işiniz kalmış. Zengin Arap ülkeleri fakir fukarayı  almaz, parası olan zaten gideceği yeri seçiyor, fakir halk için seçim şansı maalesef yok .Kaçıp can kurtarma ,çocuklarını kurtarma derdinden başka düşünecekleri seçenekleri yok.

Bu konuda yazılacak çok şey var. Dediğim gibi ülke politikaları, yoksul insanların yaşama şansını her zaman elinden alır. Bu konuda biz insanlara görev düşüyor. Kimse vatanını, evini, yerini bırakıp gitmek istemez. Şu kötü dönemlerin yaşandığı zamanlarda hiç kimsenin garantisi yok. Biraz da karşı taraftan merhametle bakmak dileğiyle…

 Yapılması gerekenler , kanunları ve yasaları uygulamak hükumetlere düşüyor. 

 

BİLGİLENDİRME

Ülkelerini terk etmek zorunda kalan Suriye, İran ya da Iraklılar sınır komşusu olmanın getirdiği avantajla Türkiye'ye kolaylıkla geçerler. Türkiye'ye yasal yollardan giriş yapanlar girdikleri sınır kapısının valiliğine, yasal olmayan yollardan giriş yapanlar ise giriş yaptıkları yerin valililerine en geç 15 gün içinde baş vurmakla yükümlüdürler.

Aksi takdirde kaçak göçmen olarak kabul edilirler ve yakalandıkları zaman sınır dışı edilerek ülkelerine teslim edilirler. Gerekli başvuruyu yapanlar ise Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK) gönderilirler. Böylece de uzun ve zorlu bir süreç başlamış olur.

Yüksek Komiserlik tarafından kayda alınan kişiler; mülteci olduklarını yani ekonomik ya da turistik nedenlerle değil de gerçekten ülkelerinde yaşayamadıkları, tehdit altında oldukları dil, din, siyasi görüş, etnik farklılık ve cinsiyetlerinden dolayı kendilerini güvende hissetmediklerini belgelerle ispat etmek zorundadırlar.

Hiçbir korumaya sahip değiller

Bunun için görüşmeler yapılır, dosyalar oluşturulur ve karar beklemeye başlanır. Bazı durumlarda iki seneyi bulan bu süre zarfında sığınmacı, Türkiye tarafından kendisine gösterilen bir Orta Anadolu kentinde yaşamak zorundadır. Ekonomik ve sosyal hiçbir korumaya sahip değildir. Her gün Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesine giderek 'orada olduğunu' belirtmek için imza atmak zorundadır, şehri terk edemez, gece 24:00'ten sonra sokağa çıkamaz. Kaçarken yanında getirebildiği para ile belirsiz bir süre boyunca geçinmek zorundadır.

Mülteci olduklarını ispatlayamayanlar için iki seçenek var. Ya kaçtığı ülkeye iade edilmek ve bunun ekonomik, hukuki, sosyal sonuçları ile boğuşmaya devam etmek (tabii hapsedilmez ya da idam edilmezse)yani sıfırdan başlamak, ya da kaçarak şansını denemek. Kaçak yollardan başka ülkelere gitmek için Türkiye'yi bir istasyon gibi kullanan insanların dramlarına giderek artan sıklıkta tanık oluyoruz.

Bekleyiş

Ama mülteci olduklarını kanıtlayanlar için bu sefer de buradan gönderilecekleri ülkenin elemelerini geçme ve işlemlerin tamamlanmasını bekleme süreci başlıyor. Çünkü Kanada, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İsveç, Norveç ve Avustralya olmak üzere 5 ülke bu statüdeki yabancıları ülkesine kabul ediyor. Hepsinin yaş, eğitim, cinsiyet, sağlık vb. konularda tercihleri var. Bu tercihlere göre uygun ülkelere sevk ediliyorsunuz. Sığınmacının gideceği ülkeyi belirleme hakkı yok. İşte bu süre de bazen 1-1.5 yılı buluyor. Böylece bir sığınmacının Türkiye'deki serüveni (yasal prosedürde) 3 yılı aşabiliyor.

 

SEVGİYLE KALIN 

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500