Diktatör Stalin'in çok bilinen bir hikâyesi vardır. Dostlarıyla otururken halkın nasıl yönetileceği konusunda sohbet ederler, kimi demokrasi, kimi eşitlik, kimi paylaşmaktan bahseder. Bu cevapların hiçbiri Stalin'in hoşuna gitmez. Hizmetçilere seslenir bana bir tavuk getirin der. Getirilen tavuğun bütün tüylerini canlı canlı yolar ve tavuğu odaya salar. Tavuk can havliyle oraya buraya kaçar ama dışarı çıkamaz. Çaresizce Stalin'in bacaklarının arasına girer. Stalin, cebinden çıkardığı yemlerden birer birer tavuğa atar ve tavuk bir daha Stalin'in peşinden ayrılmaz.
Ömrü savaş meydanlarında Osmanlı subayı olarak geçen savaşta bile kitap okuyarak dünyayı tanıyan Mustafa Kemal, devlet idaresini bir günde gerçekleştirmemiştir. Edindiği tecrübeler de tek adamlık diktatörlük, padişahlık ülkeyi nerelere götürdüğünü görmüştür. Atatürk'ün notlarında, Osmanlı Padişahı Vahdettin, "Türkiye halkının, namusunu, onurunu yok eden kişi olarak tanımlanmıştır. Ne yazık ki bu milletin hükümdar, sultan, padişah, halife diye başında bulundurduğu Vahdettin... O bu davranışıyla kendisini öldürdü.
Mustafa Kemal Atatürk, bütün bu deneyimlerinden sonra “Egemenlik sınırsız ve koşulsuz ulusundur.” diyerek Cumhuriyet’i ilan etmişti.
Mustafa Kemal Atatürk yalnızca savaş meydanındaki dehası değil, Cumhuriyet öncesi ve sonrası gösterdiği devlet adamı misyonu ile de tarihe iz bırakmış ender liderlerden biridir. Cumhuriyet rejimini Türkiye'ye kazandırmak için nice engelleri aşarak Mustafa Kemal Atatürk tarafından 9 Eylül 1923'te önce Halk Fırkası adıyla kurulan parti 1924 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası, 1935 yılında da Cumhuriyet Halk Partisi adıyla tek partili olarak 1946 yılına kadar devam etmiş. 1946 Türkiye çok partili demokrasiye ilk adımını iki partinin yarıştığı 18 Temmuz 1946'daki genel seçimlerde attı.
Çok partili seçimlerle parlamenter sistemde görevli başkanlar, liderler sultasıyla milletvekillerinden belediye başkanlarına kadar adayları millet değil de liderlerin seçtiği liderlik sultasına dönüşmüştür. Parlamenter sistemi liderler sultasına dönüşmesiyle istikrarsız ve zayıf hükümetler tarafından yönetildi ve sonunda bu günlere geldik. Bugün ne başkanlık ne yarı başkanlık, ne olduğu belli olamayan sistemle yönetildik. Bu bugünkü hükümetin suçu olduğu kadar geçmiş hükümetleri hatalarından suçlu olanlar şimdi güçlendirilmiş parlamenter sistemin arayışlara dönmüşler. Bu suç bugünkü hükümet partili başkanlık sistemine Recep Tayyip Erdoğan'a suçu yüklüyorlar. Recep Tayyip Erdoğan sanki gökten düştü. O da sizin yetiştirdiğiniz siyasetçi onun kabahati ne? Onu siz yetiştirdiniz ama bu böyle devam etmeyecek. Yeni yetişen nesil hem zeki öz güvenleri yüksek teknoloji sayesinde bilgiye çok çabuk ulaşabildikleri için onları kandırmak kolay olmayacak. Bunların sayısı 10 sene sonra 10 milyonu aşacak. Bir dakikada dünya ile ilişki kuracaklar, doğru bilgiye ulaşacaklar. Onların zamanında bugünkü teknoloji daha da gelişecek onların seçimlerinde ne böyle Cumhurbaşkanı ne milletvekili ne belediye başkanı olacak. Bu gün başımıza gelenler cehaletten kurtulamayışımızdandır.
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk ne demiş: "Size sesleniyorum, unutmayın ki en büyük savaş, cehalete ve gericiliğe karşı yapılan savaştır."Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. Onun içindir ki gençlere sahip çıkın, gelecek onlarla güzel olacak.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nız kutlu olsun.