DANKONUN KALBİ
Gonca Vural

DANKONUN KALBİ

İzergil artık çökmüş çok yaşlı bir rus kadınıdır.

Basarabya kıyılarında akşam güneşi ufka inerken, yanında oturan maksim gorkiye hikayeler anlatır.
Önlerinden geçen kadın ve erkekler, şarkılar söyleyerek bağbozumundan dönerler. İzergil onları seyrederken kendi ateşli, maceralı gençliğini anlatır.. Sonra güneş batar. Aşağıya uzanan basarabya bozkırlarına gamlı bir akşam karanlığı çöker.
İşte o zaman yakamozlar gibi toprakta yer yer parıldayıp sönen ışıklar belirir… Bunlar belki çürüyen fosforlu bitki kalıntıları, belki kandil böcekleridir.. Ama İzergil.. “DANKONUN KALBİ yine parlıyor…” diye mırıldanır… Sonrada anlatır..

 
Vaktiyle bir kabile düşmanlarının, önünden kaçarak sık, korkunç bir ormana sığınır. Ama yolunu kaybeder. Gittikçe derinleşen bataklıklara gömülür, çocuklar, kadınlar, gençler, büyüklerin bacaklarına yapışarak, “BİZİ KURTARIN!” diye çığrışırlar.. Fakat orman giderek dahada koyulaşır.. Kafile bataklıkta erimeye başlar, kurtarıcı diye öne atilanlar, birer, birer hüsrana uğrarlar.. Hatta kurtarmak istedikleri, fakat korkudan çılgınlaşan insanların hiddet ve şiddetleri altında can verirler…

Nihayet DANKO adında bir genç çıkar… İleriye atılır.. “PEŞİMDEN GELİN, SİZİ KURTARACAĞIM!” diye haykırır… İnanmazlar..
“Bizi nasıl kurtarırsın…?” diye ona hücum etmek isterler.. O zaman DANKO pençesiyle kendi göğsüne saldırır.. Kalbini koparır.. Havaya kaldırır.. “İşte bununla!” diye haykırır… DANKONUN KALBİ ışıl ışıl yanmaktadır.. Orman aydınlanır.. Bir süre sonra yol bulunur.. Kafileden sağ kalanlar, birden güneşli bozkıra kavuşurlar..
Herkes sevinir.. Çılgınca oynar, sıçrarlar.. Ama DANKO UNUTULMUŞTUR. Onu kimse aramaz. Nihayet gün inip hava kararınca, DANKONUN KURTARDIKLARINDAN BİRİ toprağın kenarında yerde yanan, ışıldayan birşey görür, ona yaklaşır ve onu AYAKLARIYLA EZER..

Işık parçalanır.. Dağılır ama sönmez.. Öylece bozkırlara serpilir kalır.. İşte bu DANKONUN KALBİDİR..!
İşte İzergilin akşam güneşi batınca, basarabya bozkırlarına bakıp da DANKONUN KALBİ HALA PARLIYOR.. dediği pırıltılar, o kurtarıcı insanın kalbinden, dünyaya kalan, fakat ebediyen, sönmeyecek olan ışıklardır……….
   30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI'nı milletine hediye eden Atatürk ve ve nice vatan evladı, yüreğini kendi elleriyle çıkardı.
   Bencil, ve geçmişini unutan milleti de bu yüreği, nankörce ezdi, etrafa dağılan ışıkları sönmedi tamamen. O ışığın verdiği aydınlıktan yürümeye devam eden genç beyinler ve yürekler yetişiyor. Atatürk'ü tarihten silmeye çalışan zihniyetlere inat, sinsi insanlara inat kalbinin işıkları doğru yürekleri aydınlatmaya devam edecek.
                                                                                                                                                                                                     sevgiyle kalın

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500