29 Şubat 2024 günü İsrail askerleri, yokluk içindeki Nablus kentinde yiyecek yardımı almak için bekleyen Filistinlilere tank, top ve otomatik silâhlarla ateş açtı; ilk rakamlara göre en az 112, sonraki rakamlara göre 122 kişi öldü, 760 kişi yaralandı. Dün (3 Mart 2024) İsrail askerleri, Gazze’de yardım malzemesi taşıyan bir kamyonu vurdu: 9 ölü. Refahiye kentinde bir eve düzenledikleri bombalı saldırıda aynı aileden 6’sı çocuk 14 kişi öldü.
Sivilleri hedef alan, arkası kesilmeyen bu katliam hakkında eski Devlet, Millî Savunma ve Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, yazılı bir değerlendirme yaptı:
“Gazze’de İsrail saldırıları sonucunda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı, bu gün (4 Mart 2024) 30.534’e, yaralıların sayısı 71.920’ye ulaştı. Asker sivil, genç ihtiyar, erkek kadın ayırt etmeyen bu saldırılarla gerçekleştirilen katliam soykırım niteliğindedir. İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’nın ihtiyatî tedbir kararına aldırış etmeksizin soykırımı hemen her gün işlenen cinayetlerle yeni boyutlara taşıyor.
Bu bağlamda 7 Ekim 2023 günü Filistinli paramiliter örgüt Hamas’ın roket atışlarıyla başlayan savaşta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ülkesinin askerî harekâtı için meşru savunma hakkı yanında dinî dayanak da göstermesi ilginçtir. Söz konusu olan, aslında İsrailoğulları ile aynı kökten gelmelerine karşın İsrail’in amansız düşmanı olan Amalekliler hakkında Eski Ahit Tevrat’ta yer alan şu ayetlerdir:
‘Orduların Rabbi şöyle diyor: Amalekin İsraile yaptığını, Mısırdan çıktığı zaman yolda ona karşı nasıl durduğunu arayacağım. Şimdi git, Amaleki vur, ve onların her şeylerini tamamen yok et, ve onları esirgeme; ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür.’ (Bap 15, 2-3. ayetler).
4 aydan beri devam eden savaşta İsrail, Hamas saldırısı karşısında meşru savunma sınırlarını aşan, çocuk yaşlı, erkek kadın sivilleri de hedef alan bir harekât yürütmektedir. Dinî dayanak olarak gösterilen Tevrat ayetlerinde yapılması istenenler, günümüzün anlayışıyla soykırımdan başka bir şey değildir. İsrail hukukunda soykırım ve Nazi döneminde işlenmiş ağır suçlar için idam cezası vardır. Ama öyle anlaşılıyor ki İsrail Hükümeti, kendi askerleri tarafından yapılan katliamı soykırım saymamaktadır. Bu Bakımdan Uluslararası Adalet Divanı’nın vereceği karar büyük önem taşıyor.
Aslında İsrail halkının –Başbakan Netanyahu ve komutanlarından farklı olarak– 4 aydan beri süregelen Filistinli katliamını onayladığı düşünülemez. Dünyanın her yanında bu katliama karşı ‘Stop genocide!’ (Soykırımı durdurun!) gösterileri yapılıyor. Barışsever bütün insanların ortak dileği budur. İsrail, bu katliamla Yahudilerin Nazi Almanya’sında uğradıkları soykırım dolayısıyla dünyada kazandıkları sempatiyi kaybetmek üzeredir. İsrail-Hamas savaşında kalıcı ateşkes zamanı gelmiştir.”