ATATÜRK – VAHDETTİN GÖRÜŞMELERİ 3
Ali Ak

ATATÜRK – VAHDETTİN GÖRÜŞMELERİ 3

Mütareke Dönemi Görüşmeleri Mütarekeye Doğru

III. BÖLÜM:

Mütareke Dönemi Görüşmeleri

Mütarekeye Doğru

1918 Eylül ayına gelindiğinde savaşın kaybedileceği anlaşılmıştı. 29 Eylülde Bulgaristan mütareke isteyerek savaştan çekilmişti. Almanya’dan silah, cephane ve kömür gelmeyeceği gibi, başkent İstanbul’da korumasız kalmıştı.

Gerçi 560 000 askerimiz silah a­ltındaydı (36). Ama ordularımız istanbuldan çok uzaktaydı. Trakyada sadece 8000 asker vardı. Oysa Meriç’in batısında 60-70 bin kişilik İngiliz ordusu General Milne komutasında İstanbul’a yönelmişti.

Bu durum karşında başbakan Talat Paşa hükümeti 7 ekimde istifa etti. İttihat-Terakkiye egemen olanlar iktidardan uzaklaşmış, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına iktidar yolu açılmıştı.

Bütün bunları öğrenen Mustafa Kemal, Sarayın baş yaveri 

Naci Beye telgraf çekerek, hemen barışa gidilmesini  hükümet kurma görevinin İzzet Paşaya verilmesini ve hükümette kendisiyle  birlikte arkadaşları; Fethi, Tahsin, Rauf, Azmi  Canbulat ve Hayri Efendiye bakanlık görevleri verilmesinin ihtiyaç olduğunu bildirir.

Ancak, telgraf, Naci Bey’e ulaştığında Ahmet İzzet Paşa hükümeti kurmuş, Mustafa Kemal’in istediği Harbiye Nazırlığı’nı da kendi üstüne almış bu konuları padişahla görüşüyordu. Yani Mustafa Kemal’e görev vermemişti. Padişah da Mustafa Kemal’i yakından tanıyordu, isteseydi verebilirdi. Aslında İzzet Paşa da Mustafa Kemal’in isteklerini biliyordu.

MÜTAREKE YAPILIYOR

Yeni hükümet hemen mütareke için temaslara başladı. Bu temaslar sonucunda Limni adasındaki Mondros Limanında İngiliz Akdeniz filosu komutanı Amiral Caltrophe ile Osmanlı başdelegesi Rauf Orbay bey görüşmelere başladı.

NEREDE?

- Agamemnon Zırhlısında!

Neden AGAMEMNON?

- Çünkü, Agamemnon, Troya Savaşlarında Anadoluya saldıran Yunanlıların başkomutanının adıdıydı.

Ne demek istiyorlardı?

- ‘’Sizi ANADOLULULARI bir daha ezdik’’ diyorlardı.

“Üç bin yıl önce yendiğimiz gibi bir daha yendik Anadoluyu-Anadoluluları’’demek istiyorlardı.

Osmanlı devleti 30 Ekim’de Agamemnon zırhlısında itilaf devletleriyle Mondros Ateşkes antlaşmasını imzalayarak Birinci Dünya Savaşı’nı bitirdi.

Hemen o gün “Yıldırım Orduları” komutanı Liman Von Sanders İstanbul’a çağrıldı. Komutayı da Mustafa Kemal’e bırakması emredildi (37).

31 Ekimde Mustafa Kemal Yıldırım Orduları komutanlığını almak üzere Racu’dan Adana’ya geldi  (38).

Mustafa Kemal, anlaşmayı çok tehlikeli buluyordu. İşgallerin başlayacağını görmüş görev bölgesinde halkın örgütlenmesini, silahlanmasını istemişti.

Bu amaçla kendisine bağlı 20, Kolordu’nun komutanı aynı zamanda eski arkadaşı olan Ali Fuat Paşayla 5 Ağustosta Adana da görüşerek subay kadrosunu jandarmaya kaydırmayı, halka silah dağıtmayı kararlaştırdılar. Mustafa Kemal ertesi günde “İskenderun’a çıkacak İngilizlere ateş emrini verdiğini” telgrafla Başbakan İzzet Paşaya bildirdi (39).

Fakat bir gün bile geçmeden 7 Kasımda Yıldırım Orduları Komutanlığı kaldırılır. Mustafa Kemal Paşa Harbiye Nezareti (Savaş Bakanlığı) emrine verilir. Yani İstanbul’a merkeze alınmıştır.

8 Kasımda ise Başbakan İzzet Paşa padişahın baskılarına dayanamayarak istifa eder. Zor günler geçiren İzzet Paşa 11 Kasımda Mustafa Kemal’i telgraf makinası başına çağırarak; İstanbul’a gelmesinin iyi olacağını bildirir.’ Hem de acele etmesini ister.

O günün şartlarında padişahın hükümeti kurma görevini tekrar İzzet Paşaya vereceği zannedilmektedir. Mustafa Kemal de bu yeni hükümete Savaş Bakanı olmak istemektedir. Bu isteği de herkesçe bilinmektedir.

Mustafa Kemal Paşa trenle İstanbul’a doğru yaklaşırken hükümet Tevfik Paşa tarafından kurulmuştur. Yani padişah hükümet kurma görevini İzzet Paşa’ya değil de Tevfik Paşa’ya vermiştir.

Fakat Meclisten güvenoyu alması gerekecektir. Güvenoyu alamazsa Tevfik Paşa hükümeti düşecektir. O zaman da yeni hükümeti kurma görevinin İzzet Paşa’ya verilmesini padişahtan isteyeceklerdir.

Mustafa Kemal 13 Kasım’da İstanbul’a indiğinde İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan savaş gemilerinden oluşan 67 parçalık Filo boğazdan geçmektedir. Uzunca bir süre karşıya geçemez. Mustafa Kemal. İşte “Geldikleri gibi giderler” sözünü o gün orada söylemiştir.

Mustafa Kemal karşıya geçince doğruca Rauf Bey’e gider. Sonra beraberce İzzet Paşayı ziyaret ederler. İzzet Paşa daha Başbakanlık odasını boşaltmamıştır (40). Ülkenin durumu, hükümetin istifası yeni hükümeti konuşurlar.

Mustafa Kemal; İzzet Paşa’yı yeniden hükümet kurmaya ikna eder. Kendisi de bu hükümete girecektir. Ama önce Tevfik Paşa hükümetinin düşürülmesi gerekmektedir. Bu amaçla “Mustafa Kemal, Rauf, Fethi, Canbulat işbölümü yaparak” geceli gündüzlü çalışırlar. (41). Mustafa Kemal paşa işte bu düşüncelerle birde cepheden gelen bir komutanı olarak padişahla görüşmek için 15 Kasım Cuma gününe randevu alır.

5. Görüşme: 15 Kasım 1918

Mustafa Kemal, 15 Kasım Cuma günü  Cuma selamlığını takiben mahfilde padişah Vahdettin ile görüştü.

Mustafa Kemal, bu görüşmede padişaha bilgiler sundu, açıklamalarda bulundu. Hükümette yer almak istediğini tekrarladı. Bu isteğinin ve ısrarının nedenlerini anlattı.

Padişah ise Mustafa Kemal’in bu isteğine soğuk bakıyordu. Ona hükümette yer vermek istemiyordu. Zaten isteseydi Tevfik Paşaya da söyler, bildirir hükümete aldırırdı.

Minber Gazetesi bu görüşmeyi şöyle duyurdu: Mustafa Kemal Paşa dün uzun müddet huzur-u hümayunda kalarak İltifat-ı Şahaneye mazhar olmuştur” (42).

Bugünkü dilde: “Mustafa Kemal paşa dün uzun süre padişahın huzurunda kalarak onun güzel ve gönül alıcı sözlerine erişmiştir” (43).

İzzet Paşa’nın hükümet kurması için Tevfik Paşa hükümetinin düşürülmesi yetmiyordu. Hükümet düşürüldükten sonra, padişahın hükümeti kurma görevini İzzet Paşa’ya vermesi gerekiyordu. Padişahla işbirliği yapılması zorunluydu. Mustafa Kemal’de bu yüzden fazla ısrarcı olamıyordu. Padişahı aydınlatmaya ikna etmeye çalışıyordu.

(Rauf Orbay bu görüşmenin tarihini 16 Kasım Cuma günü olarak veriyor. Gün olarak “Cuma” doğru ama 16 Kasım tarihi yanlıştır.)

6. Görüşme: 22 Kasım 1918

Mustafa Kemal ve arkadaşları gece gündüz çalıştılar. Hatta Mustafa Kemal sivil giyinerek mecliste kulisler yaptı. Milletvekillerine Tevfik Paşa hükümetine red oyu vermelerini, hükümeti düşürmelerini istedi.

Vekiller söz veriyordu, hükümet düşecekti.

18 Kasımda ilk güven oylaması yapıldı. Çoğunluk yoktu ama hükümetin düşmeyeceği belli olmuştu. Oylama sonucunda 84 kabul, 27 red ve 3 çekimser oy sayılmıştı. Toplam 114 oy kullanılmıştı. Çoğunluk sağlanamadığı için 19 unda yani yarın bir oylama daha yapılacaktı. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının çabaları sonuç vermemişti.

19 Kasım Salı günü Mustafa Kemal, yine meclisteydi. Milletvekillerini etkilemeye çalıştı. Hatta bir odada toplanan bazı vekillere kısa-etkili konuşma bile yaptı. Vekiller açıktan söz veriyorlardı; red oyu verecekler hükümet bu sefer kesin düşecekti.

Ne yazık ki oyların sonunda olumsuz oylar 33 de kaldı. Olumlu oylar 91 çıktı. Yani hükümet açık ara farkla güvenoyu almıştı.

11 Kasımda kurulan Tevfik Paşa hükümeti güvenoyunu alarak göreve başlamıştı.

Ama her şey yine padişahın elindeydi.

Mustafa Kemal acele olarak padişah Vahdettin’den randevu istedi.

Randevu üç gün sonrasına 22 Kasım günü Cuma selamlığı sonrasına verildi.

Mustafa Kemal “22 Kasım Cuma günü” Cuma selamlığını takiben mahfilde padişah Vahdettin tarafından kabul edildi (44).

Padişah, Mustafa Kemal Paşa’nın hükümeti düşürmeye çalıştığını elbette biliyordu. Bu görüşmede neler söyleyeceğini ve neler isteyeceğini de tahmin ediyordu.

Mustafa Kemal, söze başlayacağı ırada padişah Vahdettin:

- “Ordu seni sever, onlardan bana bir kötülük gelmeyeceğine söz verebilir misin?” diye sordu

Mustafa Kemal kısa süren bir şaşkınlıktan sonra;

- ‘’Efendimizin ordu tarafından tahta karşı girişilmiş herhangi bir askeri harekete dair kesin bir bildikleri var mı?” dedi.

Padişah Vahdettin, gözlerini kapatıp sorusunu tekrarlayınca; Mustafa Kemal de; “İstanbul’a ancak birkaç gün önce gelmiş bulunduğumu söylemek zorundayım” dedi ve devam etti:

“Onun için durumu pek yakından bilmiyorum. Ancak ordudaki komutan ve subayların Zatı Şahaneye cephe almaları için ortada herhangi bir neden olduğunu sanmıyorum. Bu bakımdan korkulacak bir şey olmadığına sizi temin edebilirim” diye cevapladı.

Vahdettin’in cevabı ciddi bir tavırla:’’ Sadece bu günü değil, yarını da kasdediyorum” oldu.

Mustafa Kemal susuyor, bir şey söylemiyordu. Padişah Vahdettin ise devam ediyordu:

“Siz akıllı bir subaysınız. Eminim ki , arkadaşlarınızı nasıl aydınlatıp yatıştırmak gerektiğini de biliyorsunuzdur” diye sözlerini bitirdi (45).

(Necati Çankaya, Atatük’ün Hayatı, konuşmaları ve Yurt Gezileri kitabında bu görüşmenin tarihini 23 Kasım olarak veriyor.)

Rauf Orbay, hatıralarında bu görüşmeden söz etmiyor. Zekeriye Türkmen ise bu konuşmanın 15 Kasımda yapıldığını yazıyor.

 

 

7.Görüşme 29 Kasım Cuma

22 Ağustos görüşmesinden bir hafta sonra 29 Kasım Cuma günü Mustafa Kemal paşa selamlıkta Yıldız Camii mahfilinde padişah Vahdettin ile görüşür.

Alev Coşkun’a göre bu görüşmede Mustafa Kemal’in yanında Bahriye Bakanı, Ali Rıza Paşa da vardır (46).

Rauf Orbay ise bu görüşmeyi 30 Kasım Cuma günü olarak yazıyor.

Yine Rauf Orbay yukarıda 6. Görüşmede belirttiğim gibi 22 Kasım Cuma gününden hiç söz etmediğinden mütarekeden sonra yapılan bu görüşmeyi ikinci görüşme olarak ve tarihini de 30 Kasım olarak belirtiyor.

“Rauf Orbay’ın hatıralarından aynen okuyalım:

“Nitekim, Paşa’nın bir müddet sonra 30 Kasım 1918 Cuma günkü selamlıkta, yine Yıldız Camii mahfilinde sultan Vahdettin’le vaki olan ikinci temasından da müsbet bir netice alınamamıştı’’ (47).

(Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü’nde 29 Kasım Cuma gününü anlatırken bu görüşmeden söz etmiyor. Utkan Kocatürk ve Necati Çankaya da görüşmenin yapıldığını belirtiyorlar.)

8. Görüşme: 20 Aralık 1918

Bu görüşme İstanbul’un fiilen işgalinin 37. Gününe rastlar. İstanbullular, İstanbul yani Osmanlı Devleti’nin başkenti çok acı çekmektedir.

Sokaklarda gezen binlerce İngiliz, Fransız askerleri saldırılar ve tecavüzler yaparlar.

İşgal kuvvetleri istedikleri evleri, binaları, resmi daireleri, hastaneleri bile boşalttırıp yerleşirler. Sarhoş sarhoş evlerin kapılarını tekmeleyip “Ayşe isteriz, Fatma isteriz” diye bağırırlar.

İşgal kuvvetleri kurdukları bürolarda bu sarhoş askerlere bedava prezervatif dağıtır.

İşte böyle bir ortamda vatanını, milletini seven herkes çıldırma noktasındadır.

Hele işbirlikçilerin yabancı askerlere yaranmak için yaptıkları….Türkleri İngiliz, Fransız, Yunan bayraklarına selam vermeye zorlamaları çok büyük bir işkencedir. Çok acı verir.

Bu görüşme yine Cuma günü Cuma selamlığında namazdan sonra yapıldı. Görüşme isteği Mustafa Kemal’den mi geldi? Yoksa padişahtan mı? Kesin bir bilgi yok.

Ancak görüşme uzun sürmüş ve hemen ertesi gün yani 21 Aralık’ta meclis, padişah tarafından kapatılmıştır.

Meclisin bu görüşmeden bir gün sonra kapatılması-dağıtılması; “Padişah, Mustafa Kemal’den güvence alarak meclisi kapattı” söylentilerine yol açmıştır.

Halide Adıvar da bu konuda “Mustafa Kemal’in Vahdettin’e meclisi feshettirip (kapattırıp) kendisinin harbiye nazırı olacağı bir kabine kurdurmak istediği ya da padişahın Mustafa Kemal’den aldığı teminata güvenerek meclisi dağıttığı gibi unsurların bulunduğundan söz ediyor (48).

Oysa Mustafa Kemal meclisin kapatılmasını istemiyordu. Zaten o günlerde mecliste hükümetin düşürüleceği açıkça görülüyordu. Çünkü;

18 Aralıkta; “Mebuslar meclisinde Teceddüt Fırkasına bağlı mebuslarca hükümete gensoru önergesi verilmişti.’’  Yine 19 Aralıkta “Mecliste 50 imzalı bir önerge ile yapılan gizli oturumda kabineye (yani hükümete) güvensizlik oyu verilmesi kararlaştırılmıştı’’ (49).

Halide Edip Adıvar’ın bunlardan haberi yok muydu?

Türk Ocaklarının Yıldızı, o dönemde İstanbul’da kurulan bütün gizli derneklerde görev alan Halide Edip Adıvar, bir gün önce “Mebuslar Meclisi gizli oturumunda 50 imzalı bir önerge ile hükümetin düşürülmesi kararı alındığını duymamış gibi!!

Hükümet düşünce yeni hükümet kurma görevini isteyen, iktidara talip olan Kemalciler hazırdı.

İzzet Paşa’ya hükümet kurma görevinin verilmesini isteyeceklerdi!!

Padişah zaten isteseydi 29 Kasım görüşmesinde Tevfik Paşa hükümetini istifaya zorlar ve yeni hükümet kurma görevini Kemalcilere verirdi.

Padişah, meclisin görev yapmasını istiyor muydu?

Hayır, istemiyordu, kafasına göre barış arıyordu. Meclis  Padişaha engel  oluyordu.

“Vahdettin mebusanı, her şeyden önce itilaf devletlerine ve saraya körü körüne bağlı hükümetleri iktidarda tutmayacağı için istemiyordu. Nitekim meclisi “Tevfik Paşa” hükümetini devirmeye kalkıştığı zaman dağıttı (50). (12 Ocak 1920 ye kadar Osmanlı Devleti meclissiz kalacaktır.)

Mustafa Kemal ve arkadaşları meclis kapatılınca iktidara gelme umutlarını kaybettiler. Padişahtan da umutlarını kestiler.

Meclisin kapatıldığı gün Mustafa Kemal’in ortağı olduğu “Mimber Gazetesi” de yayın hayatına son verdi.

Mustafa Kemal, dikkat çekmeden sessizce Anadolu’ya geçme, işgallere karşı savaşma planları yapmaya başladı.

 

(Not: Notlar yazı dizisi sonunda verilecektir.)