ÇELİŞKİLER ÜLKESİ HİNDİSTAN
Prof. Dr. Dursun Kırbaş

ÇELİŞKİLER ÜLKESİ HİNDİSTAN

Ülkede bu kadar sorun varken, nereden de çıktı bu Hindistan diye düşünebilirsiniz.

12-22 Kasım tarihleri
arasında Güney Hindistan’ı dolaştım. Chennai’ye uçtum. Chennai Güney Hindistan’ın Hint Okyanusu kıyısında, Güney doğusunda Tamil Nadu eyaletinin başkenti. Hindistan 28 tane eyalet, yedi tane Birlik bölgesinden oluşuyor. Her eyaletin bağımsız yönetimi, başbakanı, hükümeti var. Her eyalet, kendi yatırımlarını, planlamalarını kendi yapıyor. Vergileri topluyor. Vergilerin belli bir oranını merkezi hükümete veriyor. Merkezi hükümet büyük yatırımları  yapıyor (liman, havaalanı v.b) Merkezi hükümet başkent yeni Delhi’de kurulmuş durumda. Hindistan’da birçok din var. En yaygın olanı Hinduizm. Hinduizm, Hristiyanlık ve Müslümanlıktan sonra dünyada üçüncü yaygın din durumunda.
Biz bu seyahatte Güney Hindistan’ı kıyı kıyı dolaştık. Chennai’den yola çıkarak, Hint Okyanusu kıyısını izleyerek, Tamil Nadu ve Kerala eyaletlerini baştan başa dolaştık. Tamil Naduda en hakim din Hinduizm
(% 90’nın üzerinde), Kerala’da ise % 60 Hindu % 20 Hristiyan % 20 Müslüman mevcut.
Tamil Nadu, çok fakir,  muhteşem Hindu tapınakları var. Buna karşılık  Kerala’da ise bu tarz tapınak sayısı
fazla değil. Diğer dinlere ait ibadet yerleri mevcut. Tamil Nadu’da çelişkiler çok derin. Halk fakir. Tapınaklar ve çevreleri yoksullarla dolu. Chennai’de kaldığımız 5 yıldızlı Marriot otelin çevresi kulübe bile denemeyecek, tahta-naylon karışımı barakalardan ibaret. Pislik yığınla rı öbek öbek. Otelden dışarıya bakamıyosunuz. Tamil Nadu baştan başa otelden gördüğümüz manzaraya çok benziyor. Yer yer oturulabilir konutlar olsa da genel manzara çok kötü. Dışarda bişeyler yemek mümkün değil. Çünkü ortam enfeksiyona müsait. Ancak en muhteşem Hindu tapınakları da bu bölgede. Tapınaklara herkes yalınayak giriyor. Zaten caddelerde, yollarda yalınayak dolaştıkları için onlara farketmiyor. Oysa bizim için hiç iyi değil. Bizler ayakkabıları çıkarıp galoş giyiyoruz.
Birkaç kelime de Hinduizm’den bahsedeyim. Hinduizm derin felsefesi olan bir din ancak ben felsefesini 
kavrayabildiğimizi söyleyemem. Hinduizm’de binlerce tanrı var. En önemli tanrıları Şiva; Şivanın iki oğlu ve
karısı da tanrı.
Hindular Şiva’nın Lingamına (erkek üreme organı) tapıyorlar. Çoğu tapınağın içinde en son nokta Şiva’nın lingamı. Onu görünce yerlere yatıyorlar. Etrafındaki yerleri öpüyorlar; tanrıları çeşitli heykellerle sembolize edilmiş. Tapınma bu semboller etrafında oluyor. İnekleri, öküzleri de kutsal sayıyorlar. Tanrılarının reenkarnosyanla bu hayvanlar  şeklinde yeryüzüne indiğine inanıyorlar. İnek ve öküz kesmek Hindistan’da resmen yasak. Etlerini yemek de yasak. Açlıktan ve sefillikten perişan haldeler. İnekler ve öküzler yollarda, her yerde dolaşıyorlar ve normal olarak yaşlanarak ölüyorlar.
İkinci olarak Kerala eyaletini bir baştan bir başa gezdik. Bu eyalet 1958’de kurulmuş. O günden bu güne daha çok Komünist partinin yönetiminde kalmış, bambaşka bir ülke sanki. Eyaletin her yerinde orak-çekiçli bayraklar ve Che Guevara resimleri dolu. Yerel hükümet önce tarım reformu yapmış. Yurt dışında yaşayan Kerala’lı Hintlileri Kerala’ya yatırım yapmaya davet etmiş. Sağlık ve eğitimde reformlar yapmış ve eyalette tek bir dilencilerinin olmaması ile övünüyorlar. Sağlık ve eğitim  sorunları çözülmüş. Eyalette verimlilik artmış. Kast sistemi (Hindistan genelinde var olan sınıfsal bir sistem) kalkmış. Halkın yönetime katıldığı bir yönetim sistemi benimsenmiş. Rehberimizin anlattığına göre demokrasi bu Cumhuriyette bütün kurallarıyla işliyormuş. Öyle ki demokratik bir seçimle yolsuzluklara adı bulaşmış ve son zamanlarda tarım bölgelerinin korunmasıyla ilgili çıkardıkları bir yasa nedeniyle köylüler tarafından beğenilmemiş komünist partisi seçimi kaybetmiş. Muhafazakar Janatha partisi yönetime gelmiş. Ama bir yıl sonra seçim var. Ne olur bilinmez diyorlar. Janatha partisi de komünistlerin uyguladığı programdan vaçgeçmemiş. Böylece Hindistanın Kerala bölgesinde ayrı bir dünya yaratılmış.



Kerala komünist partisi ülkede mülkiyet sistemiyle oynamamış. Uyguladığı program burjuva demokratik
bir program olsa gerek. Bu bile Hindistan’ın bu bölgesine iyi gelmiş. On günlük turumuzun dokuzuncu
günü Kerala’nın Cochin şehrine denk geldi. Geleneksel balık tutma yöntemlerini gördük, ayrıca geleneksel
pandomim tiyatrosuna ait iki gösteri seyrettik. Mitolojiden ve günlük yaşamdan beslenen gösteri grubumuz tarafından beğenildi. Oradan Bombay’a (son yirmi senedir Mumbai diyorlar) uçtuk. Yedi ada üzerine kurulmuş Bombay önce Portekizliler sonra İngilizler tarafından yönetilmiş ve geliştirilmiş.
(Sömürülmüş demek daha doğru). İngilizler adaların arasını doldurarak bir bütünlük sağlamışlar. Şehrin merkezi, Kolonyal dönemden kalma binalarla dolu. Sanki eski Londra. Büyük kaya bloklarının oyularak yapıldığı bir Hindu tapınağının olduğu Elefanta adasına gittik. Şehirde binası da tarihsel özellikler taşıyan müze mutlaka görülmelidir. Ölülerini yükseklere bırakıp yırtıcı kuşların yemesine terkeden Parsilerin
“Sessizlik kuleleri”ni ve karıncayı bile öldürmekten kaçınan Jainlerin tapınağını ziyaret ettik. Şehir burjuvasının dini olan Jain dini enterasan bir din. Hindiuzme tepki olarak doğan, Budizmden de farklı bir din. Soluncalara zarar veririz diye bitki köklerini yemiyorlar. Sadece bitkilerin yer üstündeki kısımlarıyla beslenen bir topluluk. Hiçbir canlı hayvanı yemiyorlar. Bir sonraki yazımda Hindistan devletini İngiliz sömürgeciliğinden kurtaran M. Gandi’den bahsedeceğim.

 

 

Prof. Dr. Dursun Kırbaş