HAFIZA-İ BEŞER NİSYAN İLE MALÜLDÜR
Prof. Dr. Dursun Kırbaş

HAFIZA-İ BEŞER NİSYAN İLE MALÜLDÜR

Yukarıdaki başlık bazen kısaltılarak “Hafıza-i beşer, şaşar” gibi de kullanılır.

Gerçek anlamı şudur ki “İnsan hafızasının eksikliği unutkanlığıdır” ya da “Unutkanlık insan halidir” diyelim. İşte biz insanlar bazı şeyleri unutmayalım diyerek biraz geçmişi hatırlayalım. Yazıya başlık olacak bir sözle başlayalım. İsmet İnönü 1950 seçimlerinde azınlığa düşmektedir. Henüz iktidarı Menderes’e devretmemiştir. Ordu emrindedir, yanındakiler iktidarı bırakmayalım diye İnönü’ye telkinde bulunmaktadırlar. İnönü şu sözü söyler: “Önemli olan iktidardan değil, itibardan düşmemektir.” İnönü ölünceye kadar, öldükten sonra itibardan düşmemiştir. Geçen aylarda Başbakan Yardımcısı ve Hükümet sözcüsü Bülent Arınç şu mealde bir konuşma yaptı: “Geçmişte insanların yarısı bize oy verirdi, severdi sayardı. Diğer yarısı oy vermezdi. Ama saygı duyardı. Nefret etmezdi. Şimdilerde ise diğer yarı bizden nefret ediyor. Toplum yönetilemez hale geldi.” Bu cümlenin içinde şöyle bir giz var. Biz iktidardan düşmedik ama, itibardan düştük.

AKP’nin iktidara geliş sürecini hatırlayalım. Demokrası, insan hakları ve özgürlük hiç ağızlarından düşmedi. 2009 referandumunda sol ve  sosyal demokrat birçok kesim “Yetmez ama Evet” dediler. Bizler(ben) TV’lerde “Bu HSYK değişikliği ile hukuk  ele geçirilir hale geliyor, hukuku kim eline geçirirse başkasının aleyhine kullanır” dedik. Zira bu referandumdaki  18 maddenin  16’sının zaten anayasada yer almasına gerek yoktur. (Mesela çocuklar cinsel olarak istismar edilemez maddesi anayasaya konabilir mi? Zaten çocukların cinsel istismarı ceza kanununa göre suçtur ve TCK’da karşılığı vardır) Esas operasyon hukuka çekidüzen vermekti. Ne oldu? Fetullahçılar hukuku ele geçirdi. Hükümet ve Fetullahçıların arası bozulunca (Paralelciler) karşı taarruz başladı. Şimdi de AKP örgütlerinde yöneticilik yapmış avukatlar, hakim ve savcı olarak atandılar, hemen arkasından HSYK’ya atandılar. Şimdi ne oldu? Hukuk AKP yanlılarının eline geçti. Böylece hukuk oldu GUGUK.

Referandumda “Hukuk elden gidiyor, etmeyin eylemeyin” diyenler sürüm sürüm süründürüldüler. Örneğin bendeniz Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesindeki görevimden alındım, görülen luzum üzerine Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sürüldüm. Sonra da kendi isteğimle İstanbul Üniversitesi’ne Profesör olarak  öğretim üyesi oldum. Ama bu konuya dikkat çekenler, süründürülürken, Balyoz, Ergenekon davalarında insanlar işlerinden güçlerinden koparıldılar, cezaevlerinde 3-5 yıl yatırıldılar. Dönemin başbakanı “ Ben bu davaların savcısıyım” dedi. Yalan delil üretiliyor, hukuksuzluk  yapılıyor diyenlere “Darbeci bunlar” dedi. Hukuksuzluğa karşı çıkanlara “Darbecilerin avukatı” yaftasını yapıştırdı. Fetullahçılarla her konuda uzlaşan siyasal iktidar, hukuksuzluğun önünü açınca, iş başka yönlere döndü. Kılıfına uydurup herkesi dinleten (Fetullahçılara dinlettiler) iktidar, bir günde kendi aralarındaki konuşmalara kulak kabartılacağını aklına getirmedi. Kendi aralarında al gülüm- ver gülüm her şeyi  hallederken kendilerine kulak veren Fetullahçılar (Paralel yapı) her şeyi ortaya döküverdi. 17-25 operasyonları bunun sonucuydu. (Bu noktaya hangi şantaj ve pazarlıklarla gelindiğini bilmiyoruz. Sadece dönemin başbakanı Recep Tayyip  Erdoğan “Ne istediler de vermedik” dedi. Ortaya dökülen yolsuzlukların boyutu o kadar büyüktü ki, ciddi bir hukuki soruşturma gerektirirdi. Yukardan müdahale ile siyaseten soruşturma engellendi. Oysa yöneticilerin adaleti konusunda Hz. Ömer’in şu sözü “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adli ilahi sorar Ömer’den onu” unultulmamalıdır. Şunu gördük ki biz koyunlarımızın hepsini kurda teslim etmişiz.

 

Başlangıçta, “Mağdurun yanında olacağız” diyen iktidar, 12 yılda “Güç zehirlenmesi” olayını yaşamaktadır. İktidardan düşmemiştir ama itibardan düşmüştür. İtibardan düşmeyi Allah kimsenin başına vermesin.