GÜNDEMİ YAKALAMAK
Prof. Dr. Dursun Kırbaş

GÜNDEMİ YAKALAMAK

Size bir önceki yazımda Hindistan’ın güney bölgesini anlatmıştım.

Bir sonraki yazımda da sivil direnişin (daha doğrusu pasif direnişin) öncülerinden Gandi’yi anlatacağımı söylemiştim.  Oysa Hindistan sonrası Fransa’nın başkenti Paris’e ve Azerbaycan’ın başkenti Bakü şehirlerine iki gezi daha yaptım. Ancak ben biraz “gündemi yakalayarak” Türkiye’de neler oluyor üzerine yazarak “sen Hindistan’dan bahsediyosun Türkiye’de atı alan Üsküdar’ı geçti” diye yapılan eleştirilerden kurtulmak istiyorum.

    Türkiye Cumhurbaşkanını seçtikten sonra “iştişare” ile başbakanınıda belirledi. Bu konuda “iştişare”mi “demokrasi”mi diye sormuş her  halukarda demokrasi demiştim.

     Türkiye’nin gündemine gelen hırsızlık-yolsuzluk-rüşvet iddiaları ile istifa ettirilen 4 eski bakanın durumu ise gündemde idi. Komisyon başkanı AKP  Kastamonu milletvekili eski başsavcı (emekli)

olan Hakkı Köylü’nün sorgulanan eski bakanlara yönelttiği sorular basına yansıdı. Mevcut mal varlıklarını nasıl edindikleri bilinmeyen sayın eski bakanlar, sayın Hakkı Köylü’ye yalvarıyorlardı. “Bizi yüce divan’a gönderme”lütfen diyorlardı.     

      Sorgulama bu minval üzerine giderken Türkiye herkesin nefes alışını dinleyen içişleri bakanı Muammer Güler’in oğlunun ne iş yaptığını bilmediğine tanık oldu ki oğlu sayın Barış Güler’in 70 bin TL kirayla süzer plazanın üstündeki residenste kaldığını cümle alem bilirken. Son günlerde savcı ile Zekeriya Öz’le ilgili yayınlanan bir mülakatta sayın Güler’in Rıza Zarrab’la ilgili konuşmasından yapılan alıntı ise söylenecek türden değil. İbretlik için internetten bulup bu söyleşiyi okumak gerekir. Bütün bunlar olurken, meclisteki soruşturma komisyonu  kararı acil bir müdahe ertelendi. Oylar dizayn edildi. Meclis’e yüce divan’a) gitmeye gerek yok kararı iletildi. Havuz medyası bu süreçte Anayasa mahkemesine (yani yüce divan’a güvenilemiyeceği gibi yorumlarla sürece katkıda bulundu. Meclis’ten de yüce divan’a gerek yok kararı oy çokluğu ile çıktı (beklenende buydu). Ortalıkta dolaşan söylenti “ikna” odasında sayın vekillerin ikna edildiği doğrultusunda idi. Şimdi ne oldu. “cümle alemin bildiği

Kuldan saklanıyordu” Sayın Hakkı Köylü’ye sormak gerekli bu tür delillerle bir sanık karşısına gelse

Aktif başsavcılık yaptığı dönemde dava açmazmıydı. Elini vicdanına koyup açmazdım diyebilir mi?

Kanımca diyemez. 4 eski vekil sanki mahkemede berat etmiş gibi bir pozlar verdiler, görme gitsin.

     Türkiye’de gündem öyle hızlı değişiyorki Özgecan’ın katledişi ayrı bir yazı konusu yapılmalı

 “ne oluyor bize” diye. Diğer taraftan mecliste geçirilmeye çalışılan “sıkıyönetimsiz sıkıyönetim” olarak değerlendirilen yeni iç güvenlik yasası da evlere şenlik. 4 eski bakanın yaptıkları açık seçik ortada iken “hırsız” diye ses çıkaran kişlere potansiyel suçlu muamelesi yapılırken yeni “iç güvenlikyasasına göre polisin şüpheli kabul ettiği kişi hiç bir sebep gösterilmeden gözaltına alınabilecek evi aranacak sorgusu yapılabilecek.

       Ankara barosu yaptığı açıklamada.  Meclis Soruşturma Komisyonu aldığı karar ile vatandaşa farklı, iktidara farklı hukukun uygulandığını göstermiştir. İktidar, kendisini masumiyet karinesinden hareketle masum, vatandaşını ise makul şüpheden hareketle suçlu saydığını birkez daha tescil etmiştir. Oysa masumiyet

karinesinin garantisi bağımsız yargıdır. Bağımsız yargı adaletin tecellisini sağlar. Adalet ise medeniyetin tek şartıdır. Meclis komisyonunun 4 bakan için vermiş olduğu karar ile iktidar kendi adaletini yaratmıştır. Ancak iktidarın bu kararı kaçınılmaz sonu ertelemekten başka bir sonuş doğurmamıştır. İktidarın suçsuzluğunu tescil ettireceği merciin bağımsız yargı olduğu unutulmamalıdır. Savcılık tarafından verilen takipsizlik kararları, Türkiye önünde yaşanan ve hiç unutmadığımız gerçeği değiştiremeyeceği gibi iktidarın hukukunu da haklı hale getirmeyecektir. Kendisi için kendi hukukunu uygulayan,  bağımsız yargıya güvenmeyen, kendi yargısını yaratan iktidar meşruiyetini kaybetmiştir. İktidar suçluyu masum, masumu suçlu yapmış, kendisinin de

 

güvencesi olan bağımsız yargıyı saf dışı bırakmıştır. Oysa, hukuk ve adaletin en çok da iktidarlar için gerekli olduğu unutulmamalıdır. Biz gerçekleri unutmadık, unutmayacağız. Hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Adaletin herkes için gerekeceği bilinciyle; herkes için adaleti sağlamak yolunda avukatlar olarak hep yüksek sesle doğruları söyleyeceğiz diyerek” tavrını ortaya koydu. Bütün vicdan sahibi kişiler, sivil toplum örgütleri hayır derken, bu yasayı geçirmek için bu gayretkeşlik niye.