Bir yüreğin bereketi…
Gonca Vural

Bir yüreğin bereketi…

Hayata gözlerimizi açtığımız an; Dinsiz, Dilsiz ve Sevgisiz’iz…

Yaşam yolculuğumuzda yürüdükçe öğreniriz Dini, Dili ve Sevgiyi…

Din, Dil ve Sevgi, önce bir ‘Alıştırma - Ezberletme’dir hayatımızda…

İlk adımda anne ve babalarımızın, sonraki adımlarımızda öğretmenlerimizin ezberletmesi…

Yaşadığı mız çevrenin ses etkisiyle şekillenir dilimiz…

Dilimizi öğreniriz…

- Bizim dinimiz budur, sen de bu dinin bir mensubusun’ der anne ve baba…

Dinimizi öğreniriz...

- Anneni, babanı, kardeşlerini ve arkadaşlarını seveceksin, der öğretmenler…

Sevgiyi öğreniriz…

Hayatın ilk yılları ‘yönlendirmeyle’ yaşanır… Ve bu ‘yönlendirmeyle’ ezberler, ezberledikçe hayatımızın bilgi dağarcığına katarız Din, Dil ve Sevgi kavramlarını…

Büyürüz sonra…

18 yaş ve sonrası, ‘Reşit’ olmaktır yasalar önünde… Yani, 18 yaşa gelinceye değin bize alıştırılan ‘Ezberi - ezberleri’ artık bozma ve hatta reddetme hakkını kazanmış olmamızdır biraz da…

 

18 yaş kimliğimizle, yasalar karşısında kullandığımız an ‘Reşit olma’ hakkımızı, o güne değin taşıdığımız baba soyadından da vazgeçebiliriz kamusal alanda, din de değiştirebiliriz, dil de…

 

Müslümanken Hıristiyan da olabiliriz, Budist de…

Türk dilini konuşurken İngiliz diline de geçebiliriz, Fransız da…

 

Sevgiye gelince…

18 yaş sonrasında, artık, o yaşa değin bize tanıtılanları (anne, baba, teyze, yeğen, komşu, vs.) ve (bunları seveceksin, sevmelisin diye) ezberletilenleri değil, kendi istediklerimizi sevme ve hayatımıza katma seçkisini kazanırız…

 

Hayat yolculuğumuzda din ve dil değiştirmenin farklılığıyla yaşamak mümkün…

Ancak ‘Sevgi’nin özü, bakidir her zaman…

Büyüyen ve gelişen yaşımız içerisinde sevdiğimiz insanları değiştirebiliriz… Kimilerini daha az sevmeye başlarken, kimilerini tamamıyla çıkarabiliriz de hayatımızdan…

Ancak sevdiğimiz insanların isimleri ve yüzleri yer değiştirse de kalplerimizde, SEVGİ, her zaman çok dallı bir ağaçtır…

Bir dalı kırılıp çürüse de, bir başka dalı yeşillenir içimizde…

 

*     *     *

Samsunlu kuaför ustası Osman EFE’yi ilk tanıdığımda, o, henüz ‘HACI’lık düşünü yüreğinde besleyip büyüten ‘inanmış’ bir insandı…

Eşim tarafından ailemize ‘Dünür’ olmuş, Samsun doğumlu kızını Kıbrıs’a ‘Gelin’ almıştık…

Hani,

- Ölenin arkasından hep iyi konuşulur, derler ya…

Öyle değil…

Osman EFE, gerçek bir ‘İyi İnsan’dı…

Diniyle, diliyle, sevgisiyle adam gibi adam, gerçek bir ‘İyi İnsan’…

Soylu, yiğit ve bereketli Anadolu insanının gerçek dillerinden biri olan Yaşar Kemal’in dediği var ya :

- O güzel insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler….

HACI Osman Efe, işte o güzel atlardan birine binip… giden… güzel insanlardan biriydi…

 

*     *     *

Diniyle, diliyle, sevgisiyle güzeldi HACI Osman Efe…

Yüreklerimiz, her zaman kolayca sevmez bir başka yüreği…

Hele… Hele ömür yaşımız ‘Reşit’ olduktan sonra…

HACI Osman EFE; taze, serin, ferah bir su gibi çok büyük bir hızla akıp geçti hayatımızdan…

O, yalnızca kâğıt üstünde ‘Dünürümüz’dü…

Aslındaysa ağabeyimiz, kardeşimiz, babamız, arkadaşımız, sevgimiz ve sevincimizdi…  

Ondan bana :

- Dininden ve dinimden kutsal bir Kur’an’ı Kerim,

- Dilinden, sımsıcak duygularla birlik, muhabbet ve hoşgörü telkinleri,

- Sevgisinden de; insanı ve hayatı, her dini ve her dili devasa bir içtenlilik ve inançla yalansız dolansız, riyasız ve hurdasız kucaklayan gerçek bir yüreğin bereketi kaldı…

Sevgimle, Rahmetle Hacı Osman Efe…

Yattığın yer nur, mekânın cennet olsun…

 

Kardeşin,

 

Bülent  FEVZİOĞLU 

 

      
                      Bafra bir sevilen büyüğünü daha kaybetti diye başlarız, Bafra'nın tanınan simalarını kaybettiğimizde. Bazen bir insanın varlığını öldüğü zaman anlarız, ama öyle insanlar vardır ki ölseler de varlardır ve hep var olacaklardır. Herkesle paylaştığı mutlaka bir anısı vardır. İşte yakınlarda pankreas kanserine yenik düşüp kaybettiğimiz  ve nefesinin son anına kadar iyiliği, dirayeti ve güler yüzüzünden hiçbir şey kaybetmeyen ağabeyimiz kuaför Osman Efe, yattığı yer cennet olsun. Çünkü o hep yardımsever, herkesin derdinin bir ucundan tutan , eksiğine ,hastasına, düğününe, cenazesine koşan bir insandı. O yüzden de bizim için değeri bir kat daha fazlaydı. Onun için de hayatımızda hep var olacak ve hep güleryüzü pozitif enerjisiyle varlığını hissedeceğiz.
           Sizinle Kıbrıs’tan yine sevdiği bir kardeşinden gelen Kıbrıslı yazar Bülent Fevzioğlu'nun  Osman Ağabey’in ardından duygularını dile getirdiği yazısını paylaşmak istedim.

SEVGİYLE KALIN.

DİĞER YAZILAR