Bir Nasrettin Hoca hikayesidir.Hoca kaybettiği eşeğini,tek mal varlığı,güvencesi,köy yerinde eli ayağı gibi olan eşeğini güle oynaya ararmış.Nedenini soranlara verdiği yanıt unutulmaz:Umudum şu dağın ardında kaldı.Orada da bulamazsam kaybettiğim eşeğimi, görün bendeki feryadı!
Bugün Türkiye nereye çarpacağı belli olmayan bir mayın gibi.Büyük bir çoğunluğun ciddi anlamda kaygılar ve korkular taşıdığı kanaatindeyim.Demokrasi,özgürlükler,açılımlar derken birliğimiz sıkıntıya mı gidiyor? Neden kendi devlet geleneğimiz içinden bir çözüm aranılmıyor?Neden marjinal çözümler aranıyor? Milletçe birliğe,beraberliğe,bütünlüğe ve dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var olduğu bir süreçten geçiyoruz.İnsan yaptığı şeyin kötü olduğunu bile bile neden bu ülkeye kötülük yapar?Apaçık gerçekler karşısında yalandan neden direnir?Biz bu filmi geçmişte seyrettik.İktidar muhalefet diye ayırmıyorum.Hepiniz birsiniz.Çünkü 1.Dünya Savaşı’nda büyük bir bedel ödedi bu millet.Türk ulusunun bağımsızlık savaşını iyi bilen Atatürk ,emperyalizm ile yedi düvel savaşıp emperyalistleri yurdumuzdan kovdu.Öte yandan da dünyaya savaşın kötülüklerini barışın faziletini en veciz sözlerle anlattı.”Yurtta sulh cihanda sulh” dedi.Bu sözleri söylerken muzaffer bir komutan olarak söyledi.Onun kişiliğinde tüm dünyaya ezilen uluslara örnek olduk.Atatürk dünyanın en onurlu liderlerinden biri.Türkler de dünyanın en onurlu uluslarından biri idi.Cumhuriyet’le, Türk askeriyle,ordumuzla,yetiştirdiğimiz çocuklarımızla,gençlerimizle,gazilerimizle,şehitlerimizle birlikte kanla ,irfanla ve devrimlerle kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.Başımıza sarılan bu beladan kurtulmak istiyorsak ortaya saçılan insan görünüşlü, Türk ulusunu parçalamaya yeminli hainleri halkımızdan bir ayıralım.Bilmeyene bıkmadan usanmadan anlatalım.Bugün herkes elini yumruk yapmış,işaret parmağıyla karşısındakini işaret ediyor.”İşte senin yüzünden, bunun yüzünden” diyor parmağıyla onu işaret ediyor,suçluyor.Hiç kimse işaret parmağını karşısındakini göstererek salladığında diğer üç parmağının kendisini işaret ettiğini görmüyor.
Korkunun olduğu ülkelerde mutluluk olmaz.Ben bugüne kadar şartlar ne olursa olsun hep doğruları yazdım,yazacağım.Doğru olanı görüp de yazmamak korkaklıktır.Ayrıca korkunun ecele faydası da olmadığını bilenlerdenim.Demokrasi kendi karşıtı olan düşüncelerin ifadesine de aynı saygıyı göstererek büyür,gelişir,topluma kök salar. Demokrasinin gelişmesi bu ifadelerden geçer.Türkiye’nin bu olumsuz politikalarla, ekonomisiyle ve dış siyasetiyle önümüzdeki günler,aylar ve yıllarda içinden zor çıkılacak günler geçireceğini görmek falcılık değildir.
Demokrasilerde gerçekleri halktan saklamak günü kurtarma amacıyla her şeyi güllük gülistanlık içinde göstermenin bir anlamı da yoktur.İşte böylesine kritik bir süreçte toplumun “Doğru haber ve yorum alma” imkanı ortadan kalkmasının ne iktidar partilerine ne de muhalefet partilerine yarar sağlamayacağını cesurca dile getirip yazmak ve söylemek gerçek vatanseverlerin işidir.
Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk, kurduğu devletin gelişmesi,çağdaşlığa erişmesi, durmadan yükselmesi,ileri gitmesi,dünya durdukça var olabilmesi için de devlet idaresine, ülküsüne dair cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, laiklik, devletçilik, inkılapçılık (devrimcilik) gibi ilkeler koymuştur.Bundan dönülme ,vazgeçilme, çağdaşlık yolundan dönülmedir.
Bu ülkenin yönetiminde, uzak görüşlülük sahibi, araştırmaya önem veren, ülkesi ve dünya tarihini bilen, geçmişiyle kavgası olmayan, ekonomik gerçekleri anlayabilen, hırsını aklının altında tutmayı becerebilen,akıl,ruh,vücut sağlığı yerinde,danışmaya ve öğrenmeye açık, çağdaş kişiler yani “Devlet adamları” varsa o ülkenin insanları rahat ve huzur içinde yaşarlar.
Kurban Bayram’ınızı en içten dileklerimle kutlarım.