Bafra Haber Gazetesi’nin 1950-1960 yılında çıkan sayısını okuyorum. O günkü Bafra sorunları bugün de aynı devam ediyor.O gün de siyasetçilerden, köylü mahsulünden, sosyal hayattan, darbeden, geçim sıkıntısından, eğitimden, sağlıktan şikayet ediliyor.Bugün de aynı dertler fazlasıyla devam ediyor.
Bafra Haber Gazetesi’ni kesintisiz 61 yıl çıkarmak, köşe yazısı yazmak, haber yapmak çok zor, çok... Çünkü, tarafsız, ilkeli, doğru habercilik yapmak, yandaş olmamak bugünkü şartlarda çok zor. Ama bunu bugüne kadar hiçbir karşılık beklemeden Bafra sevgisini yüreğinde taşıyan dostlarımızın ve arkadaşlarımızın sayesinde sürdürdük. Ömrümün yettiğince de devam edeceğiz. Bize Bafra Haber Gazetesi’nin okuyucularından gazeteyi gördüklerinde ve ellerine aldıklarındaki heyecanlarını, o anki duygularını maillerde veya telefonlarda bizlere anlatırken tüylerimiz diken diken oluyor. Bu sevgi ve duygu bizi de kamçılıyor. Her ne kadar yaşlandıksa da masabaşı yazarlığı değil, haber muhabirliği yapmak hele de olayları halkla birebir yaşamak gazetecilikte ayrı bir hazdır.
Bafra Haber’i çıkarmak çok zordur. Bizim gazetemizde her fikre açık yazılar olur. Tek yazamayacağınız: Atatürk düşmanı olmayacaksınız,Türkiye düşmanı olmayacaksınız,Bafra düşmanı olmayacaksınız.
Bu düzenin saadet zinciri sürdürülemez. Türkiye’de insanların mutlu olduğu görülüyor. Çünkü halkın şimdilik fazla derdi yok gibi. Vatandaşın %95’ i bankalara borçlu. Eskiden olmayan, otomobil kredisi, konut kredisi, kredi kartı gibi borçlanmalar. Üretmeden tüketmek. Tüketici toplumu olduk. Eğer bir toplumda ahlaki değerler açısından, din değerleri açısından, sosyal ve kültürel değerler açısından bir çöküş başladıysa ve bu ekonomik nedenlerden dolayı giderek artıyorsa, toplumda ahlaki erozyonun hızla ilerlediğini görüyorsanız toplumun ruh sağlığındaki bozulmalar da giderek artıyorsa kendinizi bu sorunların dışında göremez ,bu sorunların dışında tutamazsınız.Eğer insan sevginiz vatan sevginiz varsa…Bunda da ilk sorumluluk siyasilerimizdedir.Türkiye halkı için demokrasiyi sözde olmaktan çıkarıp,daha iyi yaşam koşullarında yaşamayı sağlamak, Anayasa’dan başlayıp siyasi parti,seçim yasaları,milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kürsü dokunulmazlığı dışında kaldırılması,seçim barajının Avrupa normlarına çekilmesi,hukukun üstünlüğünün ‘Adalet mülkün temelidir.’ sözünden hareketle sağlanması ile mümkündür.Bugün liderlerin tespit ettiği adaylarla yapılan seçimler mecliste halkın iradesini temsil etmiyor.
Türk halkı yine de demokrasinin faziletine inandığı için sandığa gidiyor. Kötünün iyisine oy kullanıyor. Ergenekon darbe planlarını araştırırken, sorgularken kendinizde sorumluluk hissi olsun. Üzerinize düşen hukuk devleti olmanın gereklerini yerine getirerek yasaları çıkarmanın sorumluluğunu taşıyın. Bu halkı kandırmayın.
Dünyada en yüksek faizle borçlanan tek ülke Türkiye. Borçla, millî gelirin yükseldiği, bununla övünen ülke de Türkiye. ”Küresel kriz bizi teğet geçer.” sözleri kandırmacadır. Sadece bu hükümet döneminde değil Türkiye halkı her dönem kriz içindedir. Bunu görmemezlikten gelip günlük siyaset yapmak bu ülke halkına en büyük ihanettir. Gerçekleri halkına anlatmayıp kendi becerisizliklerini küresel krizlere bağlayıp radikal kararları önceden almak yerine krizin acı reçetesini halka çektirmişlerdir. Geçmiş hükümetleri karalamak, suçlamak hiç de demokratik değildir. Çünkü halk sandıkta onların dersini vermiş hatta meclis dışı bırakmıştır. Size yetkiyi daha iyi yönetin diye vermiştir.
CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU, ekonomik verileri değerlendirdiği “Sekiz senede nereden nereye” raporunda 80 yıllık cumhuriyet döneminin ekonomik verileriyle 8 yıllık AKP iktidarının verilerini karşılaştırmış. 80 yılda 242,7 milyar lira borçlanan devlet 8 yılda 253,2 milyar lira borç altına girmiş. Hazine 80 yılda 149,9 milyar, son 8 yılda 213 milyar lira borçlandı.80 yılda 135 milyar lira olan faiz ödemesi son 8 yılda 408 milyar lira. Bu hesaplamalar doğru da bu kadar beceriksiz hükümet karşısında siz neden başarısızsınız diye kendinize neden sormazsınız? Yok birbirinizden farkınız deyip bu millet kimlere oy vermedi ki. Kandırılan hep millet olmuştur.
Biriniz din, biriniz milliyetçilik, biriniz de laiklik üzerinden siyaset yaptınız. Yapmaya da devam ediyorsunuz. “Nerede o eski Ramazanları” bile siyasetinize alet ettiniz. Halkın biraz olsun saf, temiz duygularla yaşadığı Ramazanlarının iftar sofralarını caddelere taşıyıp şov yaptınız.
Yeteneksiz bilge olmayan kişileri televizyon ekranlarında şov yaptırıp millete yutturarak insanların geçmişteki Ramazanlarına da saygısızlık ettiriyorsunuz.
Hâlbuki İslam dininde kimin yardım ettiği bilinmeyecek. Yardımı alan yardımda bulunana kendini borçlu hissetmeyecek. İyiliği denize atacaksın, balıklar kimin attığını öğrenmeyecek.
Yardıma muhtaç olanın onuru, topluluk katında korunacak, yardım insan ezme veya aşağılama aracı olmayacak.
Ramazanlar eskiden iyi ahlakın hatırlanmasıydı. Şimdi televizyonlar aracılığıyla reklam ayına dönüştürüldüğüne tanık oluyoruz. Tabii ki iyi niyetli insanlarımız bunu hala devam ettiriyorlar. Fakat sayılarıçok az denecek kadar. Buna üzülüyoruz.
Bu duygu ve düşünceler içinde Ramazan Bayramı’nızı kutlarım.