Herkesi Herzaman KANDIRAMAZSINIZ
Hasan Davran

Herkesi Herzaman KANDIRAMAZSINIZ

“Bazı insanları her zaman, bütün insanları da bazen kandırabilirsiniz; ama bütün insanları her zaman kandıramazsınız.”

Abraham Lincoln;

"Yaşam ve kalite tesadüf değildir; yaşam kalitemizi ve güzel ülkemizin geleceğini kendi seçimlerimiz belirler."

                Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar bir birini anlar. Kendi mutluluğumuz ve güzel ülkemizin geleceği için tek çözüm yolu özgürce düşünen beyinler yaratmaktır. Ülkemiz için birleşmek orta faydada buluşmak, bütün farklılıkları bir pota da eriterek bütün farklılıkların birbirini tamamlamasını sağlayarak hep birlikte hepimizin için en iyisini yapmak ana hedefimiz olmalıdır. Birbirimiz ile konuşmalı birbirimizi tanımalıyız, olaylara sadece kendi görüş açımızdan değil diğer insanların görüş açılarından bakmalıyız.

                Hata yapmayan insan hiçbir şey yapmamış demektir. Çünkü insan hata yapan yaratıktır. İnsanın en zayıf tarafı kendi hatalarını görememesidir. Hani derler ya katranı kırk yıl kaynatsan olmaz şeker, olsa da cinsine çeker. Bu söz bir şeyin niteliğinin kolay kolay değişmeyeceğini kötünün kolay kolay iyi olamayacağını belirtir. Yine “Sarımsağı gelin etmişler, kırk yıl kokusu çıkmamış” denir.

                Bugün ülkemizde ve dünyada yaşanan olaylar ilk kez oluyor değil, tarihte yüzyıl savaşları, mezhep savaşları, ekonomik savaşlar olmuştur. Aklını kullanmasını bilen devletler tarihteki bu olaylardan ders çıkarıp çözüm üretmişlerdir. Cumhuriyet, demokrasi kolay kolay kazanılmamış, halkların mücadelesi ile kazanılmıştır.

                Bizimde Osmanlının yıkılmasından ders almamız gerekir. Dünyada eşi benzeri olmayan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk o gün halkıyla bütünleşmiş İstiklal Mücadelesini verip yeni bir devlet Türkiye Cumhuriyetini kurmuş o günün zor koşullarında gerçekleştirdiği harf devrimi, kıyafet devrimi, hukuk sisteminin laikleştirilmesi öğrenimin laikleştirilmesi, kadınlara sağlanan medeni haklar, tıp tarihi ile ilgili çalışmalar ile askeri bir dahi olduğu gibi karizmatik büyük bir devrimci olduğunu da ortaya koyar. Halkına hiç yalan söylememiş, kandırmamıştı. Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına Türk Milleti demiştir.

                “Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyet ebediyen yaşayacaktır. Beni görmek mutlaka yüzümü görmek değildir, benim fikirlerimi ve duygularımı anlıyorsanız ve duyuyorsanız bu yeterlidir.” demiştir. Hedefimiz milli iktisad, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı demiş, ölene kadar devleti borçlandırmadan yönetmiştir. Ülke kalkınması onun zamanında hızla gerçekleşmiş, büyüme %7 oranında olmuştur.

                Gelelim bugüne, daha sayamayacağım kadar bize ışık tutacak sözler söylemiş fakat biz onu dinlemek yerine, çok partili sisteme geçtikten sonra hükümette biraz daha kalmak için halkı kandırıp oy almaya çalışan siyasetçilerle bugünlere kadar geldik. Gelirken de ülkeyi kan gölüne çevirenleri hiç unutmadık. Türkiye 80 öncesi adeta bir iç savaş halindeydi. Yüzlerce genç ölüyor, caddeler sokaklar bölünmüş kimin nerede ne zaman öldürüleceği belli değildi biz o günleri birebir yaşadık. Türk gençliğini sağ sol çatışmalarına sokmuş olan siyasetçiler kendi iktidarlarını düşünüyordu. Bu kara tabloyu bu halk yaşadı ama siyasetçiler bugün tarihten ders alacakları yerde her gün şehit cenazeleri gelirken hala oyumuz arttı mı eksildi mi derdindeler ve kamuoyu yoklaması yaptırıyorlar.

                7 Haziran 2015 seçimleri yapıldı. Bu halk her ne kadar demokrasi oturmamış olsa da sandığa giderek oy kullandı ve mecliste az rastlanan %95 katılımlı milli irade oluşturdular. Beceriksiz siyasetçiler, halkın gelin bu tablodan bir hükümet kurun dediği oy kullandığı seçimi beğenmediler. 1 Kasım 2015’te tekrar seçim diyen siyasetçiler milletvekilleri üç aylık milletvekili maaşını alıp tatil yaptılar. Bu fakir, bir ekmeğe muhtaç halkın verdikleri vergi ile aldıkları bu para nasıl kursaklarından geçti onu kendilerine sormak lazım.

                Mustafa Kemal Atatürk ki İstiklal Savaşı devam ederken bile meclisi açık tutmuş sadece ben dememiş, milli iradenin temsilcileri ile birlikte aldıkları kararlarla başarılı olmuşlardır.

                Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 7 haziran seçimlerinde halka 400 milletvekili verin her şey düzgün olacak dedi. Halkımız meclise 500 milletvekili verdi ne düzeldi. Milletvekilleri seçildiğinde ben Türkiye milletvekiliyim der sonra partisini söyler seçildiği ili söyler. Şimdi biz 1 Kasım 2015’te sandığa gideceğiz, çoğunu liderlerin tespit ettiği adaylar arasından seçilen milletvekilleri TBMM’de milli iradeyi temsil ettiklerini söyleyerek yemin edecekler. Fakat bugüne kadar yeminine sadık kalan kaç milletvekili gördünüz? Onlar milli iradeyi değil, kendilerini aday gösteren genel başkanlarını temsil ederler ki bunu bugün 550 milletvekilinin uzlaşarak bir hükümet kuramamasında bir kere daha görmüş olduk.

                Sonuç; daha demokratik, daha müreffeh bir Türkiye arzuluyorsak seçim yasaları, siyasi parti  yasalarının köklü bir değişime ihtiyacı olduğu açıktır.

                Demokrasilerde halk istediği zaman seçtiği yöneticiyi sandıkta kullandığı oyla değiştirir. Biz bugün bataklığı kurutmak yerine sivrisinekle uğraşıyoruz.

                Bu sorunların üstesinden gelmek için eğitim eğitim eğitim diyor, bilinçli toplumlar özgürce ve geniş açıdan düşünebilen beyinler yetiştirmeliyiz diyorum. Ancak bu şekilde düşünebilen insanlar sadece siyasi, politik ve dini inanç açısından değil, her konuda doğru seçimlerini zaten kendileri özgürce yaparlar. Bu duygularla 1 Kasım 2015 seçimlerinin ülkemize hayırlara vesile olmasını dilerim.

 

                Şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diler, Kurban bayramınızı kutlarım.

DİĞER YAZILAR