Sorun konu yokluğu değil, sorun gün değil, dakikada değişen üzücü haber çokluğu. İnsan bu ortamda, ne yazacağını şaşırıyor. Nereden tutarsanız elinizde kalıyor. En karanlık gecenin bir sonu olduğu hep söylenir. Bizde yıllardır yaşanmakta olan sorunlar sona ermek yerine artarak devam ediyor. Böyle giderse ne zaman, nasıl sona ereceği de daha da belirsizleşiyor. Darbeden sonra ilan edilen OHAL 3 ay daha uzadı. Esnaf siftah edemiyor. İş adamı üretemiyor, işsizlik almış başını gidiyor, okullar açıldı. Öğretmen açığı, öğrencilerin yurt sorunu, dersler öğretmensizlikten boş geçiyor.18 milyon insan kredi borçlusu, terör zirveye tırmanmış. Gün geçmiyor ki şehit haberi gelmesin. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de FETÖ soruşturmasından binlerce insan gözaltına alınıyor, tutuklanıp hapse atılıyor. FETÖ ile mücadele ediyoruz diye hiçbir suçu günahı olmayan iş adamlarının hayatı söndürülüyor. Böyle yaparak bu mücadeleye büyük darbe vuruluyor. At izi it izine karışmış durumda. Hak, hukuk, adalet, vicdan, insanlık hepsi rafa kaldırılmış durumda.
50 yıldır altın nesil yetiştireceğim diye binlerce gencin kanına giren şizofren hastası FETÖ’ nün ve ona engel olmayan siyasilerin cezasını hem bu tuzağa düşürülen gençlerimiz hem ülkemiz çekmiştir. Elbette bu suça iştirak eden esas suçlular kimse hukuk önünde yargılansın, cezasını çeksin. Bu aziz vatanı Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve milletimiz binlerce şehit vererek kurdular. Bu vatanı FETÖ gibi canilere teslim edemeyiz, etmeyeceğiz. Bunu 15 Temmuz gecesi tüm Türkiye halkı göstermiştir. Göstermeye de dünya var oldukça devam edecektir. Bunda kimsenin şüphesi olmasın.
Yalnız, “Bunlar bizim başımıza neden geldi?” diye kendimize sormamız gerek. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Biz en büyük savaşı İstiklal Savaşı’yla verdik ama en büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır.” demiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni sağlam temeller üzerine kurmak için önceliği eğitime vermiştir. Böylelikle Türkiye Cumhuriyeti’ne sağlam ve eğitimli bireyler kazandırarak ülkenin kalkınması , çağdaşlaşması, ülkede yaşayan insanların hayat şartlarının iyileşmesi, güçlenmesi sağlanabilir. Bilime ve kültüre verilen önemde bununla ilgili 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat kanunu ilan edilerek ortaya konmuştu. Eğitim-öğretim laikleştirildi. Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı. Medrese ve okul ikiliğine son verildi.1 Kasım 1928’de Latin alfabesi kabul edildi.15 Nisan 1931’de TTK kuruldu.12 Temmuz 1932’de TDK kuruldu.1924’te Topkaya Sarayı müze haline getirildi. Aynı yıl Etnografya Müzesi ve Güzel Sanatlar Akademisi açıldı. 1933’te İstanbul Üniversitesi ve Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açıldı.
Eğitimin temel görevinin devletin varlığını sürdürmek olduğunu bilen Atatürk,27 Ekim 1922’de yaptığı konuşmada, “Çocuklarımıza ve gençlerimize verebileceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara temel olarak şunları öğreteceğiz:1) Ulusuna 2) Türkiye Devletine 3) TBMM’ye düşman olanlarla savaşma gereği. Temel ilkeler olarak da eğitimimiz ulusal, bilimsel, uygulamalı, karma, laik olmalıdır.” demiştir.
Bugün bu hallere neden düştüğümüzü görmek için kâhin olmaya gerek yok. 1945 yılında çok partili hayata geçtikten sonra gelen bütün hükümetler kendi siyasi geleceklerini sürdürebilmek için Atatürk’ün kurucu felsefesinden sapmışlardır. Bugün ne hale geldiğimizi geçen aylarda sözde bilim adamı Prof. Dr. ,bir üniversitenin rektör yardımcısı ne demişti? “Bizde okuma oranı arttıkça bana afakanlar basıyor. Ben açıkça korkuyorum. Ben her zaman cahil halkın ferasetine güveniyorum. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış cahil halktır.”
İşte sen bu ülkenin eğitimini, hukukunu, adaletini oy uğruna şeyhlere, şıhlara, açığa çıkan FETÖ’ lere bunun gibi Türkiye’de 22 tarikata bırakırsan bu halk ne yapsın ki. Ülke zor duruma düştüğünde bu halk kimlere oy vermedi ki saymakla bitmez. Hep kandırıldı. Siyasilerde bütün hatayı bizi kandırdılar bizi halkımız, Allah’ımız affetsin deyip işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar.
Sonuç: Türkiye eğer bütün sorunlarını aşacaksa Atatürk’ün kurucu felsefesine derhal dönülmesi, laik, demokratik ,sosyal hukuk devleti ,Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında birleşip Cumhuriyetin kuruluşundaki değerlere dönmek zorundayız. Liyakat, ehliyet ve adalet temelli gerçek hukuk devletinin değerlerine dönmektir.
Çin atasözü der ki: “Bir yıllık refah istiyorsan tahıl yetiştir. On yıllık refah istiyorsan ağaç yetiştir. Yüz yıllık refah istiyorsan insan yetiştir.” Dünyada en zor yetişen canlı insandır.
Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun.