Merak edip Nasrettin Hoca’ya sormuşlar ”Hoca bu kıyamet denen şey nedir, ne zaman kopar? Vallahi demiş benim eşek öldüğünde küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet kopar düşüncesindeyim.” demiş.
Gördüğüm hissettiğim tek bir şey var. Ülkemizde her şey göründüğü, gösterilmek istendiği gibi değil. Bugün bize ölümü gösterip sıtmaya razı olun dedirten uygulamaları gazetemizin Ocak 2016 sayısında köşe yazımda “Bataklıkta dolaşanın üstü başı çamur olur. Her yıl yeni bir ümit yeni bir heyecandır.” Yazımdan alıntı alarak bu günlerin habercisi yazımı paylaşmak istedim.
“ Bizi çok daha zor ve sıkıntılı bir yeni yıl bekliyor. Günlerin, yılların rakamsal sayısı bir şeyi değiştirmiyor. Bir tek biz değiştirebiliriz hep birlikte. Bu da çağın en çağdaş rejimi olarak kabul edilen demokrasi rejimini iyi anlayan, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi örgütlenmekle, sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerle ilimle, hukukla adaletle, güzel ahlaklı olmakla bunları tartışıp hayata geçirmekten geçer. Yoksa bu gerçekleri görmezlikten gelirsek, umut ve güzellikler temennilerimize rağmen her yıl geçen seneleri gün be gün 2015’i yaşarken 2014’ü ve önceki yılları arayacağımızdan korkarım.2016’da da 2015’in acı dolu günlerini arayacağız.
Söylemle eylemin her alanda geliştiği ülkemizde söylemlere değil, icraatlara bakın. Söylemler aldatır. Hitabet ustası insanlar vardır. Sizi aldatmasın. “Görüp de görmemezlikten gelme!” Gözümüzü açalım, yoksa açarlar .”Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz.” Gözü bir türlü doymayan, sürekli çıkarını düşünen, onun peşinde koşan ve bu uğurda her türlü işe kalkışan kimse, yakasını tehlikeden kurtaramaz. Bu sözler atasözleridir. Ders alınmalıdır.” demişim.
“Dost ağlatır, düşman güldürür. Eşek bile düştüğü yere bir daha düşmez. Kanı kanla yıkamazlar, kanı suyla yıkarlar. Sap döner keser döner gün gelir hesap döner. Besle kargayı oysun gözünü. Bir çöplükte iki horoz ötmez. Bir deli kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramazmış.” Atalarımızın yüzyıllardır edindiği tecrübelerden, birikimlerden damıtılmış, süzülmüş sözlerini rehber edinip, hayatımızı ona göre düzenlemek yerine bizde aklın yerini duygu aldı. Dün ak dediğine bugün kara diyeni alkışlıyoruz. Eskiden Osmanlı’da padişahların dalkavukları olurdu. Onlar padişahın hoşlanacağı sözleri söylemek için ne yaparsa çok yaşa padişahım dermiş. Birde eskiden panayırlarda sihirbazlar illüzyon yapardı. Şimdi bunların yerini televizyonlarda ülke gerçeklerini görmezlikten gelerek özellikle her iktidarın çevresinde bu tür insanlar oluşur. Bunlar kimlerdir, bilinmez. Bir tek hedefleri vardır. Etkili ve yetkili insanları pohpohlamak ve böylece de kendi emellerine gidecek yolu açmak. Bunların arasında işinde ehil olmayan bürokrattan, iş dünyasında kolay fırsat yakalamak isteyen veya siyasette kendine yol açmak isteyenlere kadar her çeşidinden insana rastlamak mümkündür. Bu pohpohlamalar kişiyi doğruyu görmekten, eleştiriye açık olmaktan alıkoyar. Bu yüzden de kişi hata yapmaya hazır hale gelir. Bir müddet sonra kendisinin tüm yaptıklarının ve düşündüklerinin tartışmasız doğru olduğu gibi bir inanca bürünür.
Biz bu filmi 1950’de gördük.
Türkiye’nin çok partili seçimlere gitmesiyle liderlerin etrafında oluşan dalkavukların, sihirbazların kendilerine ortam bulmasını; halkın bilgisizliğinden faydalanarak gerçekte normal olan bir olayın olağanüstü bir yanı varmış gibi insanların etki altına alınmalarını; liderlerin gerçekleri görmelerine engel olmalarını ve onları yanlışlıklara saptırmalarını; ülkemizin, insanların, cumhuriyetin ne tür badirelerden geçtiğini gördük.
Bafralı değerli insan Av. Yazar Şevket Çizmeli , “Menderes Demokrasi Yıldızı” kitabında tüm gerçekleri nesnel bir bakış açısıyla anlatıyor. ‘Menderes gerçekten demokrasi yıldızı mıydı Yoksa efsaneleştirildi mi? Menderes kimlerin kahramanı? 27 Mayıs ihtilaline ve Menderes’in idamına ortam hazırlayan koşullar neler?’ O günleri yaşayıp belgelendiren Şevket Çizmeli, Halk TV’de canlı yayında o günleri anlattı. Bunlardan ders çıkarmayanların ülkemize bugün aynı sorunları yaşatmalarından duyduğu üzüntüyü belirtti.
Bugünde ülkemizin gidişatı hiç de parlak değil. Tüm gerçekler çarpıtılarak ülkemizin bölünmesinin önü açılıyor. Demokrasiyle gericiliği bağdaştırmak, ateşle suyu bir arada korumaktan farksızdır. Bugün gericiliğin yanında bir de bölücülük, ayrımcılık sorunu var. İki düşman el ele ülkenin bölünmesi çabası içerisindeler.
Siyasetçiler ise kendi âleminde. Devlet kadroları ehliyetsiz, liyakatsizlerin partizanca atamalarından kadrolaşmış. Bugün iç ve dış siyasette çözüm üretemez duruma düşen ülkemiz liderleri, Ey Avrupa! Ey Amerika! Sözleriyle kafa tutuyorlar ama onları kimse kale almıyor. Çünkü devletler kendi menfaatleri için halkların menfaatleri için çalışırlar. Partilerinin gücünü artırmak için değil. Devlet sorumluluğu ideolojik ihtiraslara benzemez. Devlet sorumluluğu içeride ve dışarıda kin tutmaz, içeride ve dışarıda yepyeni çıkışlar, yepyeni ittifaklar, ufuklar arar.
Yeter artık Türkiye Cumhuriyetini daha fazla hırpalamaya hakkınız yok. Türk vatanı kanla, irfanla kurulan cumhuriyet ile çizilen sınırlarıyla burada sonsuza dek yaşayacaktır. “Benim yaradılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir.” diyen Yüce Önderimiz Atatürk bu sözü boşuna söylememiştir. Bu ülke tarihte Türk’tü. Hâlâ Türk’tür ve ebediyen Türk kalacaktır. Ne mutlu Türk’üm diyene.
Halis Arslan, Bafralı gençler ve Bafralılar seni hiçbir zaman unutmayacak.
Bafra Kaymakamlığı görevinde bulunan ve yaş haddinden dolayı emekliye ayrılan Halis Arslan kısa bir dönem içerisinde “Sevgiyle Uzanan Eller” projeleriyle binlerce gencimizi eğitimleri yanında onları kötü alışkanlıklardan arınmak için sosyal etkinliklere yöneltti. Gençlerin yeteneklerine göre sosyal projeleri hayata geçirmek için onlara maddi ve manevi katkı sağladı. Öğrencilere gelecekte hayatları boyunca lise ve üniversitelerde, sivil hayatlarında benim de bir kabiliyetim, yeteneğim var dedirtebilmek için, sadece günü kurtarmak için değil ömür boyu yaşantılarında toplumda bir değer olduklarını hissedebilmeleri için gecesini gündüzüne katarak çalıştı. Onlara geleceklerini kazandırdı.
Kaymakam Halis Arslan bu projeleri hayata geçirirken tüm Bafra dinamikleriyle, sivil toplum, muhtarlar, siyasetçiler, eğitimcilerle, öğretmenlerle uyumlu bir çalışma içerisinde Bafra’mızın gelişmesine ve güzelleşmesine, imajına hizmet etmenin gururunu yaşayarak kaymakamlık görevini hakkıyla yerine getirmiş biri olarak Bafra’dan kalıcı iz bırakarak ayrıldı.
Bafra Haber Gazetesi olarak Kaymakamımız Halis Arslan’ın çalışmalarındaki başarısını elimiz ve imkânlarımız dâhilinde haberleştirdik. Yaptığı işin doğruluğuna inandığımız için hep yanında olduk. Kaymakam’ıma emeklilik hayatını sağlıklı ömür içerisinde geçirmesini diler saygı ve sevgilerimi sunarım. Bafralı sizi hiç unutmayacak.
Dileğimiz yeni atanacak kaymakamın bu projelerin devamına sahip çıkacak nitelikte ve liyakatte olmasıdır.
İlgililerin il düzeyinde ilçemize atanacak kaymakamın bu nitelikleri gözeterek ataması yapılmasında üzerlerine düşeni yapmaları temennimizdir.
Hep bir arada, sevgi dolu ve huzurlu nice bayramlar geçirmek dileğiyle, Ramazan Bayram’ınız kutlu olsun.