Milli Eğitim eski Bakanı Metin Bostancıoğlu Bafra Haber Gazetesi 2012 Ocak sayısı köşe yazısında bugünde aynısı yaşamaya devam ettiğimiz hukuksuzlukları özetle şöyle dile getirmişti :
"Nasıl, insanlar susuz kalınca suyun, havasız kalınca havanın, sağlığını kaybedince sağlığının, özgürlüğünü kaybedince özgürlüğün kıymetini daha iyi anlıyorsa, ‘Hukuk Devleti’ de son yıllarda en çok aradığımız, en çok ihtiyaç duyduğumuz bir özlem haline gelmiştir. ‘Hukuk Devleti’ kavramı son yıllarda ortaya çıkmış hukuki ve siyasi bir kavram değildir. Peyderpey gerçekleşerek, egemenliğin millete ait olduğu yönündeki genel kabul Fransız İhtilali ile birlikte hukuk literatürüne girmiştir. Bilindiği gibi egemenlik, milletin ve onun tüzel kişiliği olan devletin yetkilerinin hepsidir, hükümranlık, hâkimiyet demektir. Bu tanıma göre yasama, yürütme ve yargı hakkı millete aittir. Anayasamıza göre millet kayıtsız şartsız sahibi olduğu, egemenliğini Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eli ile kullanır. Bu yetkili organlar yasama , yürütme ve yargıdır. Anayasamıza göre Devletimizin şekli Cumhuriyet, nitelikleri de 2. Maddede yazılı olduğu şekilde adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, demokratik, laik bir sosyal hukuk devletidir. Burada sözü edilen ana nitelik ve amaç ‘HUKUK DEVLETİ’dir. “Milletin egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığı ile kullandığı devlet” hukuk devleti değil ise, O devlette hukukun üstünlüğü anlayış ve ortamı yoksa, katılımcı demokrasiden söz edilemiyorsa o devlete hukuk devleti denemez. Aralıklarla seçim yapmakla oluşturulan parlamentonun varlığı o ülkenin yönetim biçiminin cumhuriyet olduğu anlamına gelmez. Sadece seçimlerin yapılması ile demokrasi gerçekleşmez. Yargı , azınlıkta kalanların haklarının, devlet veya çoğunlukta olanlar tarafından ihlal edilmesi durumunda , azınlık haklarının korunması için devreye girecektir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin korunması görevi verilmiş olan yargı erkinin hiçbir etki altında olmaması bağımsız ve tarafsız olması gerekir. Otoriter rejimlerde , hukuk devleti ilkesinden söz edilemez. hukuk devleti ilkesi hukukun üstünlüğü ilkesine dayanır. Hukuk devleti ilkesi çağdaş demokrasilerin belirleyici niteliğidir. Şimdi düşünelim : Bir iktidarın hesap verememe korkusu içinde , yargıyı yandaş kadrolarıyla doldurup siyasileştirerek, ele geçirip, yurttaşlar üzerinde korku ve dehşet yaratması, bilim insanlarını (Profesörleri), generalleri , yazarları, gazetecileri, daha iyi eğitim, parasız eğitim ve ifade özgürlüğü isteyen öğrencileri hapse atıp, kabul edilemez uzun sürelerde tutukluluk hallerinin devam etmesi ve bu insanların adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi hangi hukuk devletinde görülmüştür ? O devlet hukuk devleti midir? Temel hak ve özgürlüklerin birer parçası olan düşündüğünü ifade eden ve protesto hakkını kullanmak isteyen kişiler kendilerini hemen cezaevinde bulurlar, uzun yıllar tutuklu olarak içeride kalırlarsa o ülkede "Hukuk Devleti" olma yönünden çok sıkıntılı bir dönemden geçiliyor demektir. Benimde bütün yılım bunları okumak, izlemek ve üzülmekle geçti."
Türkiye'de yaşanan sorunların temelinde bizler varız. Bu sorunların yaşanıyor olması sorumluluğundan hiç kimse kendini ayrı tutamaz. Ne zamanki bu sorunların çözümü için gereken cesareti toplumun her kesimi gösterirse demokratik laik hukuk devleti oluruz. Bu millet bugün yaşanan bu olumsuzlukları hak etmiyor. Şehit kanları ile kazanılan bu topraklar, bu tarih, bu miras üzerinde yaşayanların sevip koruyamadığı bir duruma düştü. Türkiye'nin üzerine kara bir yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet bulutu ve iddiaları çökmüş durumda. Bunun yanında işsizlik, halkın %80'inin bankalara borçlu ve ipotekli olduğu bir ülke haline geldik. Bu yaşananları halktan gizlemek yerine şartlar daha da ağırlaşmadan gerçekleri ortaya koyup çözüm aramak gerekir. Eğer siz bu şekilde hareket eder halkı samimiyetinize inandırırsanız o zaman Türk Halkı Kurtuluş Savaşı'nda Mustafa Kemal Atatürk ve yanındaki kısıtlı kadroya verdiği desteği size de verir, azim ve kararlılığını ortaya koyar bütün bu sorunlarla olan savaşını kazanır. Biz bu sıkıntıları aşmak için Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözlerini "Fikirler şiddetle, topla ve tüfekle asla öldürülemez.", "Arkadaşlar, efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır.", "Bilelim ki milli birliğini bilmeyen milletler başka devletlere yem olurlar.", "Felaket başa gelmeden evvel, önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek gerekir.", "Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.", "Gençler cesaretimizi takviye idame eden sizlersiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.", "Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.", "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi ve duygularımı anlıyorsanız ve duyuyorsanız bu yeterlidir.", "Ölülerden yardım beklemek, uygar bir topluluk için lekedir." özümsememiz ve yaşamımıza yerleştirmemiz yeterlidir.
Bizler hazır olduğumuzda, doğaüstü şartlar kendi liderini yaratır, hiç endişeniz olmasın. Yeter ki biz bu iradeye sahip olalım.
Önümüzde bir genel seçim var. Eğer refah içinde yaşanılan, demokratik, laik bir hukuk devleti olmak istiyorsak; milli iradenin meclise yansımasını sağlamak için seçim ve siyasi parti yasalarını değiştirmeliyiz. Ve buna ilk olarak liderler suntasından kurtulup halkın kendi adayını belirleyebileceği ön seçim uygulamasını, seçim barajının kaldırılması veya makul seviyeye çekilmesini yaparak başlamalıyız. Bu sayede liyakatli, ufku geniş, bölgesinin sorunlarını meclise taşıyabilecek adayları ortaya çıkarabiliriz. Böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi asıl o zaman milli iradeyi yansıtmış olacaktır.
Ben kırk yılı aşkın basın hayatımda basın ahlak ve ilkelerinden şaşmadan, omurgasızlık ve korkaklık etmeden; demokrasiden, hukuk devletinden, laik cumhuriyetten ve Türk Milleti'nden yana oldum. Bütün ümidim önümüzdeki genel seçimleri fırsata çevirebilmek ve bu sayede 2015 yılında bu temel ilkelerin yerleştiği ve hayat bulduğu bir Türkiye'nin ilk adımını atabilmektir.
Yeni yılınızı kutlar, hepinize sağlıklı, mutlu ve başarılı bir yıl dilerim.