Vatandaş “Ne olacak bizim halimiz?” diyor. Bu gün yaşadığımız krizin gelecekte nelere mal olacağını görüp herkesin şapkasını önüne koyup “Neden bu krizleri yaşıyoruz?” demesi lazım. Demediğimiz takdirde yaşam bir şekilde bizim önümüze koyacak. Önemli olan krizi saklamak değildir. Bizim eksikliklerimizin farkında olmamızdır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler ekonomik veya siyasi başarısızlıklarını görmezden gelerek iç ve dış güçleri suçlamadan önce aynaya baksınlar. Baktıklarında suçlu karşılarında duruyor olacak. Türkiye’yi yöneten ve yönetimine talip olan liderler ülkeyi bu durumdan nasıl çıkarırız arayışı yerine çocuklar gibi kavga içerisine girip oy devşirme çabasındalar. Bu ülkede herkes kendi fikrini baltalıyor. Dindarım diyenler, dini yok ediyorlar; Türk milliyetçisiyim diyenler, Türk milliyetçiliğini yok ediyorlar. Ben Kürtlerin haklarını müdafaa edeceğim diyenler, en çok Kürt haklarına zarar veriyorlar. Atatürkçüyüm diyenler en çok Atatürk’e zarar veriyorlar. Dindarlar gelenek ve hurafelerle Kur’an’dan dini çıkarıp kendi çıkarları uğruna Emevi dinini bu millete yaşatıyorlar. Yozlaşmış bir dinin toplum üzerindeki etkisinin nükleer bombadan daha tehlikeli olduğunu Fetö olayında bu millet yaşadı. Milliyetçiyim diyenler, milli değerler ve Atatürk milliyetçiliği yerine çıkar milliyetçilerinin esiri oldular. Kürt halklarının menfaatlerini koruyorum diyenler, PKK’cı oldular. Halkı ağaların marabası durumuna düşürdüler. Atatürkçüyüm diyenler Atatürk’ü büstlere hapsettiler. İlkelerini, çağdaşlaşmayı, kurucusu olduğu altı okun anlamını ve nutkunu anlatmayıp din yobazlarının, din tüccarlarının, tarikatların yalan yanlışlarıyla halkın Atatürk’ü anlamasını engellediler.
Gazeteci Yılmaz Özdil’in on senedir araştırıp yazarak hayata geçirdiği “Mustafa Kemal” kitabı bunların öğrenilmesini bir nebze de olsa sağladı ve sağlayacak gibi. Mustafa Kemal Atatürk 1925 yılında Elmalılı Hamdi Yazır’ a Türkçe Kur’an meali, Kur’an tefsirini kendi cebinden parasını vererek hazırlattı ancak o dönemin yöneticileri tefsir ve mealleri halka ulaştıramadıklarından, din yobazlarının hurafelerine, uydurma hadislerine halkı terk ettiler. Bu ülkenin kahramanları kadar hainleri de çoktur.
Gün geçmiyor ki; Atatürk’e ya da İsmet İnönü’ye saldırılmasın. İnsan kendi yarattığı babasından korkar mı? Kendini bir millet varlığı haline getiren kişiye saygı duyar ama Atatürk’ten korkuyorlar, onu beyinlerimizden, kalplerimizden silmeye çalışıyorlar. Silemezsiniz be! Vallahi, Billahi silemezsiniz. Yeni nesiller bu Milli Eğitime rağmen öyle güzel yetişiyorlar ki, göreceksiniz onlar ülkeyi yönetecek milletvekillerini, belediye başkanlarını kendi özgür iradeleriyle belirleyip seçecekler. Onlar liderlik suntasından siyaseti kurtaracaklar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yeni nesilleri sorgulayıcı, hisleriyle değil akıllarıyla hareket eden, ilmi ön planda tutarak Atatürk ilke ve inkılaplarından asla vazgeçmeyecek nesiller olacak. Böylece muasır medeniyetler hedefinden sapılmayacak, eninde sonunda demokratik, laik, hukuk devleti olunacaktır.
Gençler, Türkiye’nin sorunu ne? Biz neyin kefaletini ödüyoruz biliyor musunuz? “Cehaletin” kefaletini ödüyoruz. Mustafa Kemal Atatürk, “Başarı İstiklal Savaşı’nı kazanmaktı. Fakat daha büyük başarı cehaletle savaşı kazanmaktır.” demiştir. Sizler geleceğin umutlarısınız. Size güveniyoruz.
Bu ülke ekonomisi battı denince batmaz, çökmez, devletin adaleti, itibarı, güvenirliliği, inanırlığı biterse işte o zaman batar.
Sizlere güvenen Mustafa Kemal Atatürk, “Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz. Bütün ümidim gençliktedir.” demiştir.
Biz gazetecilere düşen görev gerçekleri görüp, araştırıp, tarafsız, topluma karşı sorumluluk bilinci içinde, basın meslek ilkeleri doğrultusunda kamusal bir görevi gerçekleştirmektir. Yazdığımız haberler bazen hoşunuza gitmese de doğruları halka sunuyoruz ve sunmaya devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nızı kutlarım.