Sivil toplum örgütleri olmadan demokratik rejimler yaşayamaz.
Seçimlerden önce 140 sivil toplum örgütü milyonları meydanlarda buluşturmuştu. “Biz birleştik siz de birleşin, demokrasimizi koruyun, sahip çıkın” demişlerdi. Ne yazık ki, demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partiler, demokrat olamamışlardı.
Türkiye’de demokratik sistem, ne zaman ki seçim yasaları, siyasi parti yasaları değişir, halk kendi adayını kendisi belirler, lider sultasından kurtulur, seçme ve seçilme hakkını elde ederse, o zaman düzelir.
22 Temmuz seçimlerinde halk her partiye hak ettiği ölçüde oylarını vermiştir.
Bu seçimde seçmen kendisi için oy kullanmıştır.
Muhalefet partileri seçim beyannamelerini bırakıp meydanlarda urgan atmışlar, Başbakanın kol saatinden bahsetmişler ve böyle muhalefet yapmışlardır.
Halbuki halk boğazına kadar borçlu, bankalara ipotek olmuştur.
AK Parti hükümeti döneminde Türkiye’nin borçlanma oranı yüzde 120 artmış, ülkemizin iç ve dış borcu 460 milyar dolar olmuş, aylık ödeme faizi üç milyar dolar, dış ticaret açığı 60 milyar dolar, cari açık 33 milyar dolar.
Türkiye bütçesi böyle seyrederken 2002 Aralık ayında ailelerin bankalara borcu 4 milyar YTL, 2007’de bu rakam 24 milyar YTL.
Tüketici kredilerinde durum; 2002’de 2 milyar 500 milyon YTL, 2007’de 50 milyar YTL olmuştur.
Bu değerlendirmeleri Bafra’ya indirgersek; 20 bin yeşil kartlı vatandaş, 2500 esnafın 1800’ü Esnaf Kefalet’e borçlu, bunların yüzde 20’i taksitlerini ödeyemediği için hacizli konumuna düşmüş.
Şirketlerin bankalara borcu bunun dışında.
20 bin çiftçi bankalara tarlasını traktörünü ipotek vermiş, kredi kullanmış.
Her üç kişiden ikisi bankalara kredi kartı borçlusu.
Bunları toplarsak halkın yüzde 60’ı borç batağına sürüklenmiş durumda…
Bu durumdaki vatandaş 22 Temmuz seçimlerinde AK Parti’ye yüzde 53 oranında oy kullanmış.
Bizim hesaplarımıza göre yüzde 7 az oy almış.
Muhalefet partileri halkın bu konumunu görmezlikten gelmiş, liderlerin kendilerini ön sıralara yerleştirdiği adaylarla seçime girmiş, ‘az olsun benim olsun’ hesabıyla kendilerini ve çevrelerini meclise atmışlar.
Gayelerine kavuşmuşlar ki seçimden sonra muhalefet partilerinden tık yok.
Başbakan ülkenin ekonomisinin çok iyi olduğunu, yola devam parolasını sürdürüyor. “Her şey güllük gülistanlık, milli gelir 10 bin dolar, enflasyon yüzde dört olacak” diyor.
Haydi rakamlar doğru söylemiyor, her şey başbakanın dediği gibi.
Gelelim Bafra’ya.
2004 yılında 19 Mayıs - Bafra bölünmüş
“2007’de doğalgaz Bafra’yla buluşacak bu kış Bafralılar doğalgazı kullanacaklar sözü verilmesine rağmen” şehir içi ihalesi neden yapılamıyor?
Bafra ovası sulama projesi 1991 yılında başlamış, 2001’de 47 bin hektar arazi sulu tarıma kavuşturulacaktı. Beş yıllık AKP hükümeti dahil, 17 yıldır beşte biri ancak bitirilmiş. Bu ödenekle bitirilmesi Allah’a kalmış gibi görünüyor.
23 trilyon parası hazır olan bölge devlet hastanesinin ihalesi neden yapılıp 500 bin insana sağlık hizmeti verilemiyor.
Bafra Organize Sanayi’nin alt yapısı hazır deniliyor, sahra çölü gibi su sorunu, enerji sorunu, telefon ve internet sorunu bitirilmemiş.
32 bin öğrencisi bulunan, çoğu illerin nüfusundan fazla öğrencisi olan Bafra’ya bir fakülte kurulamadı.
Başbakanımız doğruları söylüyor da bu hizmetleri Bafra’ya kazandıracak dokuz milletvekilimizin beceriksizliklerinden mi bu sorunlar çözülemiyor?
Bize bunu birileri çıkıp anlatsın.
Ben Bafra’nın sorunlarını yazmaya devam edeceğim, ta ki bu sorunlar çözülene kadar.
Beni hiç kimse susturamaz, çünkü ben gazeteciliği halkın bana verdiği destek ve güçle yapıyorum.
Aksini düşünen varsa hodri meydan.
Canlı yayında televizyonda halkın karşısına çıkıp bunları ispata hazırım.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde 2008 yılının 2007’den daha iyi olması dileklerimle yeni yılınızı kutlar sağlık ve mutluluklar dilerim.