“Eskiye Rağbet Olsaydı Bit Pazarına Nur Yağardı.”
Acısıyla, tatlısıyla; iyisiyle, kötüsüyle koskoca bir yıl daha (2017) geride kaldı. Tabi ki geride kalan yalnızca bir yıl değil elbette! Ne var ki 2017 yılında yaşadıklarımız bizi olduğu gibi gelecek kuşakları da etkileyecek. Oysaki yaşadıklarımızdan ders çıkartıp geçmişteki hatalarımızı tekrarlamamalı, ümidimizi kesmeyip zamanla kendimizi de yenilemeliyiz. Yeni yıla nasıl girdiğimizden çok bu yılı nasıl yaşayacağımızdır önemli olan. Eksikliklerimizin olması değil eksikliklerimizin farkında olup gidermek için çaba harcamamızdır asıl olan. Bunu kaç kişi düşünüp yapıyor? Ya da yapmak için çaba sarf ediyor? Herkes yaşamdan bir şeyler bekliyor. Yaşamdan en iyisini hak ettiğini düşünüyor. Peki, hiç soruyor mu kendine, “Peki ben yaşama ne veriyorum?” diye. İnsanın nitelikli bir insan olabilmesi için bir mücadele vermesi lazım. İnsan 5 milyon yılda belli evrelerden geçerek bugünkü aşamaya gelmiştir. Aklı ve bilimsel düşünceyi hayata geçiren ülkeler teknolojiyi yakalayarak kendilerine ve insanlığa fayda sağlamışlardır. Dünya ülkeleri 19. asra kadar gelişmede yakalamadıkları ve karşı koyamadıkları Osmanlı’nın bedensel gücüyle elde ettiği imparatorluğa,19. asırdan sonra beden gücünden sanayi toplumuna geçerek direnmiş ve bu gücü ele geçirmişlerdir. Bu Anadolu’nun işgaline kadar ta ki dünyayı iyi okuyan bilimi ve çağdaşlığı ilke edinen aklı kullanarak sürdürülebilirliği sağlayacağını bilen Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları yönetimi ele alıncaya kadar sürdü. Bilimde ve teknolojide geri kalmışlığı ancak bilim adamlarını ülkemize davet edip üniversiteler kurarak ilmi ve bilimi ön plana çıkararak aşabileceğini bilen Atatürk bunu yaptı ve çağdaş düşünceyle yoğrulmuş devrimleriyle yeni bir Türkiye Cumhuriyetini kurdu. Bizlerin bunu ne kadar geliştirdiğimiz tartışılır. Bu gün eğer gelişmiş ülkelerden geri kalmışsak Atatürk’ün ilke ve devrimlerinden kopmamızdandır. Ülke olarak sanayi devrimini kaçırdık. Bu günden tezi yok şapkamızı önümüze koyup düşünmenin zamanı geldi ve geçiyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ortak bir zeminde ve hedefte, ortak bir vatanda güç birliği yaparak siyasi gelecek düşünmeden ,etnik kimlik ayrımı gözetmeksizin dünya görüşü farklılıkları gözetmeden bir araya gelerek bir hedefte buluşmanın hiç de zor olmadığını hayal ediyorum.Çünkü 21. yy.a hazır öyle bir genç nesle sahibiz ki, 3-5 yaşında olan hiç ayrım gözetmeden bütün çocuklar öyle zeki ve akılcılar ki onların önünde kimse duramaz. Onlar binlerce milyonlarca sayıdalar. Bunu gazeteciliğin sağladığı avantajla okulların düzenlediği etkinliklerde görüyorum. Hepsi özgüvenli, bilgili, duygulu… Gerçek anlayışla yarının büyüğü olmayı şimdiden hak etmiş görünüyorlar. Onlar bu günün teknolojik imkânlarıyla tek bir tıklamayla bilgiye ulaşma imkânına sahipler. Ben inanıyorum ki Türk insanı, annesi, babası, dedesi, anneannesi yemez yedirir. Bizim sahip olamadıklarımıza bu gün onlar sahipler. Yeter ki çocuklarımıza ilgi gösterip, destek olalım onlar için yaşamı anlamlı kılalım. Ne olur çocuklar elinizdeki teknolojiyi iyi kullanın. Bilgiye ulaşmak için bizim erişemediğimiz teknolojiye sahipsiniz. “Google” dan bir tuşla anında dünyanın bilgisine ulaşma imkanınız var. Sizler bunu değerlendirirseniz hem kendinize hem de bu imkâna sahip olamayan ailenize öğretmenlik yaparak katkıda bulunacaksınız. Ülkemizin geleceği sizlersiniz. Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk bunu görmüş, ülkemizi gençlere emanet etmiştir. Size güveniyorum.
Kimi hayal ettiği müddetçe yaşarmış. Ömrüm kaldıysa kaldığı kadar sizlerin başarısını yaşayalım, görelim.
Dilerim 2018 yılı içinde bulunduğumuz kötülüklere, uğursuzluklara rağmen ülkemiz ve insanlığımız için güzel günler getirir. Korkuyu, endişeyi geride bırakın hep ileriyi görün. Sizi gelecekte ne dinciler ne de siyasiler kandıracaktır. “Söz uçar, yazı kalır.” Tarih bile yazıyla başlamıştır.
Hayatta öyle seçimler yap ki kazandığın şeyler kaybettiğine değsin. Sizi bilmem ama bu gençleri gördükten sonra ölsem de gözüm açık gitmeyecek. Bu duygular içerisinde yeni yılınızı kutlarım.