Bu konuda önemli mesafeler aldığımız söylense de Türk siyasal yaklaşımı sorun çözme merkezli değil, sorun üretme merkezli çalışmaktadır.
Bugüne kadar hükümet olmuş siyasi partiler demokrasiyi geliştirmek yerine iktidarda kalabilmek için seçim yasalarını kendi çıkarları doğrultusunda uyarlayarak iktidarda nasıl kalabiliriz yolunu seçerken ulusal çıkarlar siyasetin merkezinde gereği kadar yer almamıştır.
Ne zaman ki iktidar gücünü kaybettiklerinde akıllarına demokrasinin ilkeleri gelir. Koca koca bakanlık yapanlar televizyon ekranlarına çıkıp seçim yasalarından, siyasi parti yasalarından, anayasadan, seçimde %10 barajının düşürülmesinden, dokunulmazlıkların kaldırılmasından vatandaşın gözünün içine bakarak yakınırlar. Kendileri liderlerinin gösterdiği listelerden ilk sırayı alırken niçin “Demokrasi bu değil biz aday oluruz ama bölgemizde halkın oylarıyla ön seçimi kazanıp geliriz.” diyerek liderlerin belirlediği adaylığı ret etmediler. Ayağa kalkmadılar. Bu rezillikleri görüp ayağa kalkmayan, bu rezillikleri hazmeden hiçbir kişi bağımsız bir ülkede bağımsız bir vatandaş olarak onurlu yaşamayı hak etmiyor.
Türkiye demokrasinin ilkelerinden yoksun ve olumsuz şartlarda yine bir seçime gidiyor. 10 Ağustos 2014’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Türkiye ilk defa halkın oylarıyla Cumhurbaşkanını seçecek deniyor. Deniyor da adayları kim belirliyor? Bugünkü sistemle liderlerin listesinden seçilen milletvekillerinin oylarıyla adaylar belirlendi. Bir başkasının aday olma şansı yok. Biz de sandıkta onların belirlediği adaya oy vereceğiz. Bunun adı da Cumhurbaşkanını Türkiye’de ilk defa halk seçecek olacak.
10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde hangi partiye? veya kime ? değil, neye oy vereceğimiz önemli. Partiye mi? adaya mı? yoksa temsil ettiği misyona mı? veya dünya görüşüne mi?
Binlerce şehit verilerek Kurtuluş Savaşı verip yeni bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesinden hareketle bence oy verirken bakılması gereken isimler değil şu değerlerdir:
Milli birlik ve beraberlik, insan haklarına bağlılık, milli devlet ve Türk milliyetçiliğine bağlı, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık, yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı,demokratik,sosyal hukuk devleti,laik devlet,devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü,egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması.
Bizi millet yapan değerler bunlar olmalıdır.Seçimde oy kullandığımız adaylarda bu nitelikler var mı, yok mu?
Demokrasiye inanıyorsak arzuladığımız demokrasiyi bulana kadar körde olsa topalda olsa ülkelerin en iyi yönetim biçimi olarak görülen demokrasiye sahip çıkıp demokratik hakkımızı kullanmak için mutlaka sandığa gidip kötünün iyisine oyumuzu kullanmak zorundayız diyorum.
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, gerisini karşı tarafa bırakırsınız.Gerçekleri bildiği halde ;bugünü sorgulamayan yarına ilişkin öngörü ortaya koyamayan ya korkaktır ya haindir ya da işbirlikçidir.
Bu konudaki son sözümü rahmetli İsmet Paşa’nın şu sözüyle noktalamak istiyorum. “Bir memlekette namuslular, en az namussuzlar kadar cesur olmazsa o memlekette kurtuluş yoktur.”
Seçimlerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diler,mübarek Ramazan Bayram’ınızı kutlarım.